17 Aralık 2014 Çarşamba

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Şişmanlık, sigara ve alkol kanser riski­ni arttırmakta
Beslenme şekli­nin kanser oluşmasın­da mü­him faktörlerden  biri olduğunu anlatan Prof­. Dr­. Mustafa Tayar, koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, sade ve yağlı etten  yapılmakta olan köfteler, sucuk, sosis, salam, hamburger, tereyağı, içyağı, yağda kızartılmış besinler, nitrit ve nitrat ilave edilmiş besinlerle direkt ateşte pişmiş etlerin tüketilmesi­nin kanser riski­ni artırdığını söyledi­.

Çevrede mevcut olan kanser yapıcı maddelerin yağ içinde, gıdaların yağlı bölümlerinde biriktiği­ni belirten  Tayar açıklamasına şu şekilde devam etti: "Günlük diyetimizde sebze, meyve ve kuru baklagillerin yeterince yer almama­sı sebebiy­le posa tüketimimi­zin az olmasın­dan ötürü bağırsakta birikip uzun süre kalan artıklar ve salgılardaki ögelerden  bakteriler kanser yapıcı moleküller oluştururlar­. Bu moleküller bağırsak yüzeyi ile devamlı temas ettiklerin­den  kanser oluşma rizikosu artmakta­dır­­.  Şişmanlık kanser çeşitleri­nin oluşmasın­da risk faktörüdür­. Şişmanlar­da kanserden  ölüm oranı­nın zayıflara oranla daha fazla olduğu saptanmıştır­­. Aşırı alkol alımı­nın dudak, özefagus, larinks kanserlerine neden  olduğu; karaciğer, akciğer kanser riski­ni arttırdığıyla ilişkili bulgular bulunur­. Sigara ve nargile içmenin ya da sigara dumanına maruz kalmanın türlü kanserlere neden  olduğu bili­nir­­. Tütün içimi ile beraber alkolün alınması­nın kanser riski­ni artırdığı tespit edilmiştir­­."

Bazı vitaminlerin eksiklikleri de kanser riski­ni artırıyor
A, C, E vitaminleri, çinko, kalsiyum, iyot, selenyum ve demir gibi minerallerin yetersizliklerinde de kanser oluşma riski­nin arttığına dikkat çeken  Prof­. Dr­. Tayar, besin­lerin pişirilme yöntemlerindeki yanlışlıkların da kanser riski­ni tetiklediği­ni söyledi­. Yanlış pişirme yöntemleri sebebiyle besinler­de kanserden  koruyucu vitamin kaybı ve kanserojenler oluştuğunu anlatan Tayar, "Bilhassa yağ ve pro­tein muhteviyatı fazla olan gıdaların (et gibi) direk ateş ile temas ederek, dumanla tütsülenerek pişirilişi ile kanser yapıcı maddeler meydana gelmektedir­­. Kızgın yağda kızartılmış gıdaları çok tüketmek ve yağı yaktıktan sonra yemeklere katmak kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Besin maddeleri­nin uzun süre bozulmadan saklanabilmesi, raf ömrünün uzatılması, lezzet ve görünümleri­nin değiştirilişi amacı ­ile kullanılan bir­takım bileşikler ve renk vericiler kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Bunların zararlı bulunanları­nın kullanılışı yasaktır­­. Kullanımı serbest bulunanlar ve kullanım miktarları yönetmeliklerle belirlenmiştir­­. Lakin herşeyde olduğu şekil­de katkı maddeleri fazlaca miktar­da bedene alındıkların­da zararlı ola­bilir­ler­. Bun­dan dolayı satın alınacak gıdaların etiketleri mutlak suretle okunmalıdır­­." diye konuştu­.

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Beslenmede mü­him bir yer tutan sütün, günde 3 bardaktan çok tüketilme­si ölüm riski­ni arttırmaktadır­.

Fazla süt içmek öldürüyor
Kemik gelişimine destek olan sütün fazlası, yarar değil aksine sağlığa zarar veriyor­. İsveçli uzmanların yapmış olduğu araştırmaya göre, günlük 3 bardaktan çok süt tüketenler­de hücre hasarları ortaya çıkar­. Ölüm rizikosu iki kat daha fazla artar­.

Araştırmayı yürüten  uzmanlar­dan Prof­. Karl Michaelsson, "Yaptığımız deneyde, fazla içilen  sütün hücre hasarına yol açtığını, bağışıklık sistemini zayıflattığını ve erken  yaşlanmaya zemin hazırladığını gördük" biçimin­de konuşuyor­.

Kadınlar­da risk daha fazla
Bu riskin kadınlar­da çok daha fazla olduğunu ifade eden uzmanlar, düşük laktoz düzeyinin, ölüm riski­ni azalttığının altını çiziyor­. Bu tehlikeye karşı süt tüketimi­nin sınırlandırılışı hususun­da uyarıda bulunuyorlar. Bizde de basit ve doğru bir söz vardır. "Herşeyin fazlası zarar"

15 Aralık 2014 Pazartesi

Hamilelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenir?

Gebelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenirı

Gebelikte kansızlığın sebep­leri ve hamilelikte kansızlığın önüne geçmenin yolları ile alakalı pek çok mü­him bilgiye buradan ulaşa­bilirsiniz­. Gebelik süresince demir hem anne hem de bebek için epey mü­him bir vitamin kaynağıdır ve vücut hamilelik süreci boyunca hiç bulunmadığı kadar çok demire gereksinim duymakta­dır­­.

Gebelikte kansızlığın belirtileri

Pek çok neden­den  dolayı hamilelik süreci boyunca kadınlar kansızlık sorunu ile karşılaşa­bilirler­. Lakin devamlı doktor gözetiminde olan hamileler kansızlıkları ilerlemeden  ted­bir alınır, zaten  bu durum olma­sı lazım olan epey mü­him bir haldir­­.

Kansızlığın bir­takım belir­li belirtileri bulunur­. Bu belirtiler ise, halsizlik, kalp atışların­da hızlanma, kalbin bulunmuş olduğu sol göğüste hafif bir ağrı, yorgunluk, konsantrasyon deformitesi (bozukluğu) ve çabuk yorulma gibi belir­li belirtilerdir­­.

Gebelikte demir eksikliği­nin zararları nelerdirı

Gebelikte demir noksanlığı hem anne hem de bebek için epey menfi bir haldir­­. Bebeğin gelişimi­ni menfi şekil­de etkilerken, erken  doğuma ve daha pek çok menfi etkilere sebep ola­bilir­­.

Anneden  ise doğumdan sonra kanamada çoğalma ve gene doğumdan sonra rahimde toparlanamama veya çok geç toparlanma gibi olumsuzluklar yaşanabiliyor­. Bu arada vücut bebeği demirsiz bırakma­mak amacıyla annede yer alan demiri önce çocuk için kullanıyor­. Yani vücut­ta yer alan demirin birçoğu çocuğa gittiğin­den  anne daha da fazla risk altına giriyor­. Saçlar­da dökülmeler, dişler­de sıkıntılar, ve daha pek çok fiziksel özellik de kendisi­ni gösterebiliyor­.

Dünya sağlık örgütünün kararına göre hamilelik süreci boyunca demire olan gereksinim normal müddetçe oranla çok artmış olduğu için 16­. Haftadan sonra gebelere demir desteği yapılışı öneriliyor­.

İçerisinde en  çok demir bulunmakta olan gıdalar

Yumurta
Ceviz
Keçi boynuzu
Kırmızı et
Fındık
Badem
Koyu yeşil yapraklı sebzeler
Pekmez

14 Aralık 2014 Pazar

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları
Hemen her besinde bulunan şeker, şeker hastalığından erken yaşlanmaya kadar birçok olumsuz etkiye sebep olmaktadır. Bun­dan dolayı şeker tüketimi­nin bilhassa kişisel tedbir­ler alınarak azaltılması gerekmekte­dir­­.

Günde en  fazla 8 adet kesme şeker tüketilmeli
Şeker yalnız­ca pekmezde, balda, reçel­de bulunmamaktadır­­.  Gün boyu tüketilen  hazır meşrubat, süt, yoğurt, ekmek, bisküvi, galeta gibi birçok besinde de fazlaca miktar­da yer alır­­. Şeker kaynağı olarak yediğimiz karbonhidratlar günlük diyetimi­zin yüzde 55-60'ını oluşturmalıdır­­.  Diyabet hastası olmayan kişiler de her gün toplamda en  fazla 8 kesme şeker kadar şeker tüketmelidir­­. Tadı şekerli olan her gıdada kolay şeker bulunur­. Bunlar­dan kaçınmak, günlük şeker ihtiyacımızı karşıla­mak amacıyla kompleks karbonhidratlar­dan yararlanmak daha doğru olmakta­dır­­.  Kompleks karbonhidratlar lif de içerir­­. Bunların içinde bakliyat grubu başta gelmektedir­­. Sağlıklı beslenmek amacı ile işlenmemiş tahıl ürünleri tercih etmek gerekir­­.

Tatlı öncesi ve daha sonrası egzersiz
Mutlaka şekerli bir ürün tüketilmek isteniyorsa, yemeklerin ardın­dan küçük porsiyonlar olarak tüketmeye özen  gösterilmelidir­­. Bunun önce­leri ve sonra­sı yapılmakta olan egzersizler kalorisi ­ yüksek olan bu ürünlerin zararlarını azaltmada faydalı ola­bilir­­. Lakin diyabetik bulunanlara hipoglisemi nöbeti hari­cinde şeker öneril­mez­.

Meyveden  alınan şeker yeterlidir
Sağlıklı bir beslenme düzeninde günde 3 porsiyon meyve tüketilme­si uygundur­. Meyve şekeri­nin hızla kan şekeri­ni yükseltmeme­si için meyvenin yanın­da süt, ayran, yoğurt ya da kepekli bisküvi öneri­lir­­.

Yemekten sonra şekerleme aşırı şekerden  ola­bilir
Çok miktar­da şeker ve tatlı tükettikten  sonra bir­takım kişiler­de bitkinlik halsizlik ola­bilir­­. Bunun ardın­dan kısa bir uyku; yani halk arasın­da denildiği gibi şekerleme yapma isteği doğa­bilir­­. Lakin bu çe­şit bir durumla yüz yüze olan insanların diyabet yönün­den  taranması gerekir­­. Bu bireyler­de Postprandiyal hiperglisemi; yani yemek­ten  sonra şeker yükselme­si görüle­bilir­­.

Bir anlık rahatlama sağlayan tatlılar mutsuz edebilir
Tatlı­nın hem biyolojik hem de davranışsal açıdan rahatlatıcı etki­yi bulunur­. Fakat tatlı­nın beyinde bağımlılık yaratan etkisi, şekerli besinler yenmediği zaman mutsuzluk da yaratabilmektedir­­. Kişi genel olarak rahatla­mak istediği zaman hemen  şekerli olan tatlı ve çikolataya saldırıp ihtiyacın­dan çok daha fazlası­nı da tüketebilir­­. En ufak bir moral bozukluğun­da gerektiğin­den  fazla tatlı yemek ve ardın­dan gelen  kilo alımı pişmanlık yaşamanıza neden  olacaktır­­. Bu da tatlı­nın anlık rahatlatıcı etkisi­ni mutsuzluğa dönüştürecektir­­.

Esmer şekere de dikkat!
Esmer şeker; şeker kamışı veya şeker pancarı­nın ikinci şurubun­dan doğal olarak el­de edilmektedir­­. Rafine edilmediği için glisemik indeksi beyaz şekere oranla daha azdır; fakat buna aldanılmamalıdır çünkü sıralamada beyaz şekerden  hemen  sonra gelmektedir­­. Hat­ta esmer şeker kristalleri­nin daha küçük olmasın­dan ötürü daha fazla sıkıştırılmaktadır­­.  Kısacası aynı hacimde esmer şeker, beyaz şekere oranla daha kalorisi ­ yüksek olabilmekte­dir­­. Örneğin; 1 tatlı kaşığı esmer şeker 48 kaloriyken, 1 tatlı kaşığı beyaz şeker 45 kaloridir­­.

Şeker tüketimi­ni azaltmak amaç­lı 5 neden
* Şeker, kalp-damar hastalıkları ve şeker hastalığı riski­ni artırmaktadır­­.
* Cilt sıkılığını, esnekli­ğine imkan veren  ve deri hücreleri­nin devamlı yenilenmesine yardımcı olan kolajen  dokunun azalması, yaşlanan deride kırışıklığı artırmaktadır­­.
* Şekerin fazlası direkt olarak kana karışır ve yağa çevrilir­­. Bu yağ vücudun belli organların­da birikmekte­dir­­. Son zamanlar­da da fazlaca görülmekte olan karaciğer yağlanmasına sebep olmakta­dır­­.  Karaciğer yağlanma­sı da uzun süreçte sindirim bozukluğuna yol açmaktadır­­.
* Yüksek şeker düzeyi dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, bilinç kapasitesi düşüklüğü ve öğrenme güçlüğü yapa­bilir­­. İleri dönemler­de ise kandaki yüksek şeker oranı ile hücre içi ile dışı arasın­da bulunan geçiş bozulup yıpranma hızlanır­­. Bunu önce periferik sinirler sonr­dan beyin izler­.
* Şeker yalnız­ca kilo artmasına neden  olmaz, metabolik hastalıkları da tetikler. Böbrek, göz, kalp gibi her organı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Prof­. Dr­. Birsel Kavaklı

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?
Sigara, çay, kahve, kola gibi içecekler ve bir­takım gıdalar dişlerin olduğu halinden daha sarı hat­ta gri bile görünmesine yol açar­. Biriyle konuşurken  ilk dikkati çeken  yer dişlerdir­­. Bun­dan ötürü dişlerin temiz ve bakımlı olmasına dikkat edilmeli­dir­­.

İş yerinizde devamlı olarak çay, kahve ve kola gibi dişlere renk veren  içeceklerden  içiyorsanız bir de bunun üzerine sigara da kullanıyor iseniz büyük olasılıkla dişlerini­zin rengi gülümsemenize mani olacak derecede kötü görünüyordur­.

Sararmış ve grileşmiş dişleriniz için pratik ve hızlı bir şekil­de kurtulmak olanak­lı­. Size lazım olan yalnız­ca bir diş fırçası ve birazcık karbonat!

Ev dışındayken  kullandığınız diş fırçanızı yanınızdan asla ayırmayın ve bunun yanına bir­de küçük bir paket karbonat koyun­. Kahve ve çay içtikten  sonra rahat ve özgürce gülmek, gülümsemek amacı ile fırçanıza sürecek olduğunuz karbonatla sararmış dişlerini­zin üstesin­den  gele­bilirsiniz­.

Dişlerinizi fırçalarken  nazik davranın ve yavaş darbelerle fırçalayın­. Karbonat iyi bir leke çıkarıcı olduğun­dan diş mineni­zin incelmesine, hasar görmesine neden  ola­bilir­­.

Hatırlatmamızda yarar var! Dişleriniz için karbonat kullanmak dişlerini­zin sağlığı açısından iyi bir fikir olmaya­bilir­­. Bun­dan ötürü dişlerinizdeki lekeler diş macunu ile çıkmadığın­da pratik olarak bu metodu uygulaya­bilirsiniz­.

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları
Çiçeği burnunda anne olan kadınların ilk zamanların­da en  çok korktuğu şeylerden  bazısı da sütüm bebeğime yetecek mi? Sütüm kesilir mi? gibi sorularının bilemedikleri cevaplarıdır. Eğer sütünüz çok az geliyorsa sütünüzü arttırmak amacıyla emzirme süreci ne tür bitki çayları içebilirsiniz, bu konuda bu soruya cevap arayacağız.

Annenin emzirme süreci boyunca bebeği için yeteri miktar­da süt üretebilmesi amacıyla öncelikli olarak her gün yeteri miktar­da sıvı da alma­sı oldukça önemlidir­­. Bu süreçte anne günde en  az 2-3 litre kadar sıvı alması şarttır­­. Zira anne sütünün yüzde 87 gibi büyük bir oranı sudan meydana gelmektedir­­. Bun­dan ötürü anne sütü üretimi, alınan sıvı miktarı ile doğru orantı­da olmakta­dır­­.

Annenin emzirme süreci boyunca günlük 1,5 - 2 litre (8 – 10 su bardağına eşdeğer) su tüketme­si gerekiyor­. Bunun dışında alması gereken sıvı miktarını da da bitki çaylarından, komposto gibi farklı sıvılardan alıp tamamlayabilirsiniz.

Emzirme süreci boyunca içebilecek olduğunuz bir­takım çaylar diğerlerine oranla daha fazla süt yapımı­nı desteklemektedir­­. Bilhassa emzirme süreci boyunca anneler süt yapımına pek faydası olmayan çaylar yerine süt artışına daha çok destek olan bitki çaylarına yönelmelidir­­.

İşte anne sütünü artırıcı bitki çayları
– Rezene
– Ihlamur
– Fesleğen
– Isırgan otu
– Papatya
– Biberiye
– Mine
- Keçisedefi
– Amber çiçeği
– Anason
– Tane kimyon

Yukarıda sıralanan bitkileri ister tek isterseniz de bir araya getirip karışım yaparak demle­yerek içebilirsiniz­. Bu çayları kaynamış suda yaklaşık 10 dakika demle­yerek süzün ve daha sonra için.

Bu çayların yanı sıra sabah kahvaltı yapmadan evvel 1 çay kaşığı çörekotunu bal ile karıştıra­rak yediğinizde sütün üretmesine başka yoldan da yardımcı ola­bilirsiniz­.

11 Aralık 2014 Perşembe

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Gebelik süresince anne adaylarına huzursuz­luk veren  pek çok yakınma meydana gele­bilir­­. Bunlar­dan bazıları da bulantı ve kusma­dır. Daha çok karşılaşı­lan bu yakınma geçtiğimiz günler­de İngiltere'de Cambridge Düşesi Catherine'de görüldüğü üzere normalden  daha ağır gelişebilir ve anne adayı­nın hastanede tedavi altına alınmasına neden  ola­bilir­­.

Hamile kadına ya da bebeğinee zararı olmayan fakat tedavi edilmesi gerekli olan aşırı bulantı ve kusma sorunu tıp da "Hiperemezis gravidarum" olarak da isimlendirilir­­. ART Tıp Merkezi'nde görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op­. Dr­. Senai AKSOY ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr­. Murat Unan hamilelikte aşırı bulantı ve kusma ile ilgi­li bilgi veriyor ve tedavi yöntemleri­ni açıklıyorlar­.
Anne adayları­nın yaklaşık olarak %50’si hamileliğin bilhassa ilk ayların­da bulantı ve kusma yakınmaların­dan şikayet eder. Bu durum hamilelerin % 0­.5 ila 1’inde çok şiddetli düzeylerde ola­bilir ve kilo kaybına sebep ola­bilir­­. Hiperemezis gravidarum olarak isimlendiri­len  bu yakınma tedavi gerektirir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın bebeğe zarar olmaz­. Sanılanın tam tersi hiperemezis gravidarum bebekte gelişim geriliğine ve bebeğin düşük kilolu dünyaya gelişine neden  olmaz­. Aynı şekil­de hamileler­de de aşırı bulantı ve kusma sebebiy­le gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, düşük ya da erken  doğum gibi hal­ler ortaya çıkmaz­.

Hiperemezis Gravidarum'un tedavisi
Gebeliğinde aşırı bulantı ve kusma sıkıntısı olan anne adaylarına günde 3 yerine 6 öğün yemek yemeleri önerilmektedir­­. Bununla birlik­te hafif ve kuru besinler tercih edilmelidir­­. Sıvı alımı çok önemli­. Bilhassa yemek yedikten  bir saat sonra sıvı alınmalıdır­. Hiperemezis gravidarum’den  şikayet eden anne adayları stresten  uzak durmalı, olanaklı mertebe dinlenmeli­. Yatak istirahatı hat­ta gerekli olduğu takdir­de hastanede damar yoluyla beslenme verile­bilir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın önüne geçebilmek amacı ile bulantı gideren  ilaçlar­da alına­bilir­­.

Gebelikte bulantı akupunktur ile tedavi edile­bilir!
ART Tıp Merkezi doktorların­dan Tamamlayıcı Tıp uzmanı Dr­. Murat Unan, akupunktur yardımı ile hamilelik bulantılarına çözüm getirilebileceğini savunuyor­.

Bedenin bozulmuş düzeni­ni yeniden  düzenlemeye çalışmakta olan regülasyon tedavileri içinde birçok yöntem bulu­nur­. Öncelik­le Akupunktur olmak üzere, fazlaca sayıda regülasyon tedavisi bulunur­. Bu tedavilerin, düzeni bozulmuş olan sistemleri harekete geçirerek yeniden  eski haline getirmeyi amaçlar­.

Akupunktur, insanın içerisindeki Yin ve Yang ""güçlerini"" dengelemeye çalışmaktadır­­.  Bugün, insanı oluşturmakta olan bütün organ ve dokuların uyum içinde çalışmasının, birbiri­nin karşıtı gibi çalışmakta olan Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemlerin­den  meydana gelen  Otonom Sinir Sistemi­nin teşkilatı ile sağlandığını bilmek­teyiz­. Yani, aynı, binlerce senedir akupunktur uygulamaları ile ""Yin ve Yang""ın dengelenmeye çalışılışı gibi­.

Regülasyon Tedavileri ile hamilelik süreci boyunca görülen birçok sıkıntı haline çözüm üretmek olanaklıdır­­.  Bu bakış açısıyla hamile kadına bütünüy­le yaklaşarak:

* Eksik bulunan besin öğelerinin tamamlanma­sı (vitaminler ve mineraller gibi)
* Aşırı hareketlenmiş organların rahatlatılışı (bulantılar gibi)
* Hareketsiz kalan organların hareket geçirilişi (ayaklardaki ödem vb.
* Bedenin bozulmuş düzeni­nin yerine getirilişi (düzenli uyku, hareket gibi) el­de edilebi­lir­­.

Evde bulantı şikayetleriniz için kendini­zin uygulayabileceği bir­takım metod­lar bulunur­. Kendi el bileğinizi içe büktüğünüzde meydana gelen  büyük kıvrım çizgisin­den  3 parmak geriye gelerek bulduğunuz akupunktur noktasına baş parmağınızla basınç uygulayarak bulantınızı azalta­bilirsiniz­. Akupressur denenen  bu metodu güvenle kendi kendinize uygulaya­bilirsiniz­.

Zencefilin uzun zamanlar­dan bu yana sindirim sistemi ve bulantı üstündeki olumlu yönde tesirleri bili­nir­­. Çay biçimin­de hazırlaya­rak küçük yudumlarla yiyebilirsiniz­. Bununla birlik­te zencefil kökünün kapsülleri de bulu­nur­.

Günde 2 ila 3 kez kullanılabilinen  B6 Vitamini’ni (Pridoksin) hamilelik bulantıları için güvenle kullana­bilirsiniz­. Eğer bu metod­lar işe yaramazsa, hamilelikte yaşanmakta olan bulantı ve kusmaların tedavisinde, bedene dıştan hiç bir maddenin verilmediği akupunktur binlerce senedir güvenle kullanılıyor­. Regülasyon Tedavileri’nde uzmanlaşmış hekimlerden  gebelik boyunca meydana gelen  bütün şikayetleriniz için doğal ve güvenilir metodlar­la çözüm bula­bilirsiniz­.