17 Aralık 2014 Çarşamba

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Kanseri Tetikleyen Gıdalar

Şişmanlık, sigara ve alkol kanser riski­ni arttırmakta
Beslenme şekli­nin kanser oluşmasın­da mü­him faktörlerden  biri olduğunu anlatan Prof­. Dr­. Mustafa Tayar, koyun, sığır, keçi ve tavuk etleri, sade ve yağlı etten  yapılmakta olan köfteler, sucuk, sosis, salam, hamburger, tereyağı, içyağı, yağda kızartılmış besinler, nitrit ve nitrat ilave edilmiş besinlerle direkt ateşte pişmiş etlerin tüketilmesi­nin kanser riski­ni artırdığını söyledi­.

Çevrede mevcut olan kanser yapıcı maddelerin yağ içinde, gıdaların yağlı bölümlerinde biriktiği­ni belirten  Tayar açıklamasına şu şekilde devam etti: "Günlük diyetimizde sebze, meyve ve kuru baklagillerin yeterince yer almama­sı sebebiy­le posa tüketimimi­zin az olmasın­dan ötürü bağırsakta birikip uzun süre kalan artıklar ve salgılardaki ögelerden  bakteriler kanser yapıcı moleküller oluştururlar­. Bu moleküller bağırsak yüzeyi ile devamlı temas ettiklerin­den  kanser oluşma rizikosu artmakta­dır­­.  Şişmanlık kanser çeşitleri­nin oluşmasın­da risk faktörüdür­. Şişmanlar­da kanserden  ölüm oranı­nın zayıflara oranla daha fazla olduğu saptanmıştır­­. Aşırı alkol alımı­nın dudak, özefagus, larinks kanserlerine neden  olduğu; karaciğer, akciğer kanser riski­ni arttırdığıyla ilişkili bulgular bulunur­. Sigara ve nargile içmenin ya da sigara dumanına maruz kalmanın türlü kanserlere neden  olduğu bili­nir­­. Tütün içimi ile beraber alkolün alınması­nın kanser riski­ni artırdığı tespit edilmiştir­­."

Bazı vitaminlerin eksiklikleri de kanser riski­ni artırıyor
A, C, E vitaminleri, çinko, kalsiyum, iyot, selenyum ve demir gibi minerallerin yetersizliklerinde de kanser oluşma riski­nin arttığına dikkat çeken  Prof­. Dr­. Tayar, besin­lerin pişirilme yöntemlerindeki yanlışlıkların da kanser riski­ni tetiklediği­ni söyledi­. Yanlış pişirme yöntemleri sebebiyle besinler­de kanserden  koruyucu vitamin kaybı ve kanserojenler oluştuğunu anlatan Tayar, "Bilhassa yağ ve pro­tein muhteviyatı fazla olan gıdaların (et gibi) direk ateş ile temas ederek, dumanla tütsülenerek pişirilişi ile kanser yapıcı maddeler meydana gelmektedir­­. Kızgın yağda kızartılmış gıdaları çok tüketmek ve yağı yaktıktan sonra yemeklere katmak kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Besin maddeleri­nin uzun süre bozulmadan saklanabilmesi, raf ömrünün uzatılması, lezzet ve görünümleri­nin değiştirilişi amacı ­ile kullanılan bir­takım bileşikler ve renk vericiler kanser riski­ni artırmaktadır­­.  Bunların zararlı bulunanları­nın kullanılışı yasaktır­­. Kullanımı serbest bulunanlar ve kullanım miktarları yönetmeliklerle belirlenmiştir­­. Lakin herşeyde olduğu şekil­de katkı maddeleri fazlaca miktar­da bedene alındıkların­da zararlı ola­bilir­ler­. Bun­dan dolayı satın alınacak gıdaların etiketleri mutlak suretle okunmalıdır­­." diye konuştu­.

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Fazla Süt İçmek Zararlı Mı?

Beslenmede mü­him bir yer tutan sütün, günde 3 bardaktan çok tüketilme­si ölüm riski­ni arttırmaktadır­.

Fazla süt içmek öldürüyor
Kemik gelişimine destek olan sütün fazlası, yarar değil aksine sağlığa zarar veriyor­. İsveçli uzmanların yapmış olduğu araştırmaya göre, günlük 3 bardaktan çok süt tüketenler­de hücre hasarları ortaya çıkar­. Ölüm rizikosu iki kat daha fazla artar­.

Araştırmayı yürüten  uzmanlar­dan Prof­. Karl Michaelsson, "Yaptığımız deneyde, fazla içilen  sütün hücre hasarına yol açtığını, bağışıklık sistemini zayıflattığını ve erken  yaşlanmaya zemin hazırladığını gördük" biçimin­de konuşuyor­.

Kadınlar­da risk daha fazla
Bu riskin kadınlar­da çok daha fazla olduğunu ifade eden uzmanlar, düşük laktoz düzeyinin, ölüm riski­ni azalttığının altını çiziyor­. Bu tehlikeye karşı süt tüketimi­nin sınırlandırılışı hususun­da uyarıda bulunuyorlar. Bizde de basit ve doğru bir söz vardır. "Herşeyin fazlası zarar"

15 Aralık 2014 Pazartesi

Hamilelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenir?

Gebelikte Demir Eksikliği Nasıl Önlenirı

Gebelikte kansızlığın sebep­leri ve hamilelikte kansızlığın önüne geçmenin yolları ile alakalı pek çok mü­him bilgiye buradan ulaşa­bilirsiniz­. Gebelik süresince demir hem anne hem de bebek için epey mü­him bir vitamin kaynağıdır ve vücut hamilelik süreci boyunca hiç bulunmadığı kadar çok demire gereksinim duymakta­dır­­.

Gebelikte kansızlığın belirtileri

Pek çok neden­den  dolayı hamilelik süreci boyunca kadınlar kansızlık sorunu ile karşılaşa­bilirler­. Lakin devamlı doktor gözetiminde olan hamileler kansızlıkları ilerlemeden  ted­bir alınır, zaten  bu durum olma­sı lazım olan epey mü­him bir haldir­­.

Kansızlığın bir­takım belir­li belirtileri bulunur­. Bu belirtiler ise, halsizlik, kalp atışların­da hızlanma, kalbin bulunmuş olduğu sol göğüste hafif bir ağrı, yorgunluk, konsantrasyon deformitesi (bozukluğu) ve çabuk yorulma gibi belir­li belirtilerdir­­.

Gebelikte demir eksikliği­nin zararları nelerdirı

Gebelikte demir noksanlığı hem anne hem de bebek için epey menfi bir haldir­­. Bebeğin gelişimi­ni menfi şekil­de etkilerken, erken  doğuma ve daha pek çok menfi etkilere sebep ola­bilir­­.

Anneden  ise doğumdan sonra kanamada çoğalma ve gene doğumdan sonra rahimde toparlanamama veya çok geç toparlanma gibi olumsuzluklar yaşanabiliyor­. Bu arada vücut bebeği demirsiz bırakma­mak amacıyla annede yer alan demiri önce çocuk için kullanıyor­. Yani vücut­ta yer alan demirin birçoğu çocuğa gittiğin­den  anne daha da fazla risk altına giriyor­. Saçlar­da dökülmeler, dişler­de sıkıntılar, ve daha pek çok fiziksel özellik de kendisi­ni gösterebiliyor­.

Dünya sağlık örgütünün kararına göre hamilelik süreci boyunca demire olan gereksinim normal müddetçe oranla çok artmış olduğu için 16­. Haftadan sonra gebelere demir desteği yapılışı öneriliyor­.

İçerisinde en  çok demir bulunmakta olan gıdalar

Yumurta
Ceviz
Keçi boynuzu
Kırmızı et
Fındık
Badem
Koyu yeşil yapraklı sebzeler
Pekmez

14 Aralık 2014 Pazar

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları

Fazla Şeker Tüketiminin Zararları
Hemen her besinde bulunan şeker, şeker hastalığından erken yaşlanmaya kadar birçok olumsuz etkiye sebep olmaktadır. Bun­dan dolayı şeker tüketimi­nin bilhassa kişisel tedbir­ler alınarak azaltılması gerekmekte­dir­­.

Günde en  fazla 8 adet kesme şeker tüketilmeli
Şeker yalnız­ca pekmezde, balda, reçel­de bulunmamaktadır­­.  Gün boyu tüketilen  hazır meşrubat, süt, yoğurt, ekmek, bisküvi, galeta gibi birçok besinde de fazlaca miktar­da yer alır­­. Şeker kaynağı olarak yediğimiz karbonhidratlar günlük diyetimi­zin yüzde 55-60'ını oluşturmalıdır­­.  Diyabet hastası olmayan kişiler de her gün toplamda en  fazla 8 kesme şeker kadar şeker tüketmelidir­­. Tadı şekerli olan her gıdada kolay şeker bulunur­. Bunlar­dan kaçınmak, günlük şeker ihtiyacımızı karşıla­mak amacıyla kompleks karbonhidratlar­dan yararlanmak daha doğru olmakta­dır­­.  Kompleks karbonhidratlar lif de içerir­­. Bunların içinde bakliyat grubu başta gelmektedir­­. Sağlıklı beslenmek amacı ile işlenmemiş tahıl ürünleri tercih etmek gerekir­­.

Tatlı öncesi ve daha sonrası egzersiz
Mutlaka şekerli bir ürün tüketilmek isteniyorsa, yemeklerin ardın­dan küçük porsiyonlar olarak tüketmeye özen  gösterilmelidir­­. Bunun önce­leri ve sonra­sı yapılmakta olan egzersizler kalorisi ­ yüksek olan bu ürünlerin zararlarını azaltmada faydalı ola­bilir­­. Lakin diyabetik bulunanlara hipoglisemi nöbeti hari­cinde şeker öneril­mez­.

Meyveden  alınan şeker yeterlidir
Sağlıklı bir beslenme düzeninde günde 3 porsiyon meyve tüketilme­si uygundur­. Meyve şekeri­nin hızla kan şekeri­ni yükseltmeme­si için meyvenin yanın­da süt, ayran, yoğurt ya da kepekli bisküvi öneri­lir­­.

Yemekten sonra şekerleme aşırı şekerden  ola­bilir
Çok miktar­da şeker ve tatlı tükettikten  sonra bir­takım kişiler­de bitkinlik halsizlik ola­bilir­­. Bunun ardın­dan kısa bir uyku; yani halk arasın­da denildiği gibi şekerleme yapma isteği doğa­bilir­­. Lakin bu çe­şit bir durumla yüz yüze olan insanların diyabet yönün­den  taranması gerekir­­. Bu bireyler­de Postprandiyal hiperglisemi; yani yemek­ten  sonra şeker yükselme­si görüle­bilir­­.

Bir anlık rahatlama sağlayan tatlılar mutsuz edebilir
Tatlı­nın hem biyolojik hem de davranışsal açıdan rahatlatıcı etki­yi bulunur­. Fakat tatlı­nın beyinde bağımlılık yaratan etkisi, şekerli besinler yenmediği zaman mutsuzluk da yaratabilmektedir­­. Kişi genel olarak rahatla­mak istediği zaman hemen  şekerli olan tatlı ve çikolataya saldırıp ihtiyacın­dan çok daha fazlası­nı da tüketebilir­­. En ufak bir moral bozukluğun­da gerektiğin­den  fazla tatlı yemek ve ardın­dan gelen  kilo alımı pişmanlık yaşamanıza neden  olacaktır­­. Bu da tatlı­nın anlık rahatlatıcı etkisi­ni mutsuzluğa dönüştürecektir­­.

Esmer şekere de dikkat!
Esmer şeker; şeker kamışı veya şeker pancarı­nın ikinci şurubun­dan doğal olarak el­de edilmektedir­­. Rafine edilmediği için glisemik indeksi beyaz şekere oranla daha azdır; fakat buna aldanılmamalıdır çünkü sıralamada beyaz şekerden  hemen  sonra gelmektedir­­. Hat­ta esmer şeker kristalleri­nin daha küçük olmasın­dan ötürü daha fazla sıkıştırılmaktadır­­.  Kısacası aynı hacimde esmer şeker, beyaz şekere oranla daha kalorisi ­ yüksek olabilmekte­dir­­. Örneğin; 1 tatlı kaşığı esmer şeker 48 kaloriyken, 1 tatlı kaşığı beyaz şeker 45 kaloridir­­.

Şeker tüketimi­ni azaltmak amaç­lı 5 neden
* Şeker, kalp-damar hastalıkları ve şeker hastalığı riski­ni artırmaktadır­­.
* Cilt sıkılığını, esnekli­ğine imkan veren  ve deri hücreleri­nin devamlı yenilenmesine yardımcı olan kolajen  dokunun azalması, yaşlanan deride kırışıklığı artırmaktadır­­.
* Şekerin fazlası direkt olarak kana karışır ve yağa çevrilir­­. Bu yağ vücudun belli organların­da birikmekte­dir­­. Son zamanlar­da da fazlaca görülmekte olan karaciğer yağlanmasına sebep olmakta­dır­­.  Karaciğer yağlanma­sı da uzun süreçte sindirim bozukluğuna yol açmaktadır­­.
* Yüksek şeker düzeyi dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, bilinç kapasitesi düşüklüğü ve öğrenme güçlüğü yapa­bilir­­. İleri dönemler­de ise kandaki yüksek şeker oranı ile hücre içi ile dışı arasın­da bulunan geçiş bozulup yıpranma hızlanır­­. Bunu önce periferik sinirler sonr­dan beyin izler­.
* Şeker yalnız­ca kilo artmasına neden  olmaz, metabolik hastalıkları da tetikler. Böbrek, göz, kalp gibi her organı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Prof­. Dr­. Birsel Kavaklı

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?

Sararan Dişler Nasıl Beyazlatılır?
Sigara, çay, kahve, kola gibi içecekler ve bir­takım gıdalar dişlerin olduğu halinden daha sarı hat­ta gri bile görünmesine yol açar­. Biriyle konuşurken  ilk dikkati çeken  yer dişlerdir­­. Bun­dan ötürü dişlerin temiz ve bakımlı olmasına dikkat edilmeli­dir­­.

İş yerinizde devamlı olarak çay, kahve ve kola gibi dişlere renk veren  içeceklerden  içiyorsanız bir de bunun üzerine sigara da kullanıyor iseniz büyük olasılıkla dişlerini­zin rengi gülümsemenize mani olacak derecede kötü görünüyordur­.

Sararmış ve grileşmiş dişleriniz için pratik ve hızlı bir şekil­de kurtulmak olanak­lı­. Size lazım olan yalnız­ca bir diş fırçası ve birazcık karbonat!

Ev dışındayken  kullandığınız diş fırçanızı yanınızdan asla ayırmayın ve bunun yanına bir­de küçük bir paket karbonat koyun­. Kahve ve çay içtikten  sonra rahat ve özgürce gülmek, gülümsemek amacı ile fırçanıza sürecek olduğunuz karbonatla sararmış dişlerini­zin üstesin­den  gele­bilirsiniz­.

Dişlerinizi fırçalarken  nazik davranın ve yavaş darbelerle fırçalayın­. Karbonat iyi bir leke çıkarıcı olduğun­dan diş mineni­zin incelmesine, hasar görmesine neden  ola­bilir­­.

Hatırlatmamızda yarar var! Dişleriniz için karbonat kullanmak dişlerini­zin sağlığı açısından iyi bir fikir olmaya­bilir­­. Bun­dan ötürü dişlerinizdeki lekeler diş macunu ile çıkmadığın­da pratik olarak bu metodu uygulaya­bilirsiniz­.

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları

Anne Sütünü Arttırıcı Bitki Çayları
Çiçeği burnunda anne olan kadınların ilk zamanların­da en  çok korktuğu şeylerden  bazısı da sütüm bebeğime yetecek mi? Sütüm kesilir mi? gibi sorularının bilemedikleri cevaplarıdır. Eğer sütünüz çok az geliyorsa sütünüzü arttırmak amacıyla emzirme süreci ne tür bitki çayları içebilirsiniz, bu konuda bu soruya cevap arayacağız.

Annenin emzirme süreci boyunca bebeği için yeteri miktar­da süt üretebilmesi amacıyla öncelikli olarak her gün yeteri miktar­da sıvı da alma­sı oldukça önemlidir­­. Bu süreçte anne günde en  az 2-3 litre kadar sıvı alması şarttır­­. Zira anne sütünün yüzde 87 gibi büyük bir oranı sudan meydana gelmektedir­­. Bun­dan ötürü anne sütü üretimi, alınan sıvı miktarı ile doğru orantı­da olmakta­dır­­.

Annenin emzirme süreci boyunca günlük 1,5 - 2 litre (8 – 10 su bardağına eşdeğer) su tüketme­si gerekiyor­. Bunun dışında alması gereken sıvı miktarını da da bitki çaylarından, komposto gibi farklı sıvılardan alıp tamamlayabilirsiniz.

Emzirme süreci boyunca içebilecek olduğunuz bir­takım çaylar diğerlerine oranla daha fazla süt yapımı­nı desteklemektedir­­. Bilhassa emzirme süreci boyunca anneler süt yapımına pek faydası olmayan çaylar yerine süt artışına daha çok destek olan bitki çaylarına yönelmelidir­­.

İşte anne sütünü artırıcı bitki çayları
– Rezene
– Ihlamur
– Fesleğen
– Isırgan otu
– Papatya
– Biberiye
– Mine
- Keçisedefi
– Amber çiçeği
– Anason
– Tane kimyon

Yukarıda sıralanan bitkileri ister tek isterseniz de bir araya getirip karışım yaparak demle­yerek içebilirsiniz­. Bu çayları kaynamış suda yaklaşık 10 dakika demle­yerek süzün ve daha sonra için.

Bu çayların yanı sıra sabah kahvaltı yapmadan evvel 1 çay kaşığı çörekotunu bal ile karıştıra­rak yediğinizde sütün üretmesine başka yoldan da yardımcı ola­bilirsiniz­.

11 Aralık 2014 Perşembe

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Gebelikte Aşırı Bulantı ve Kusma

Gebelik süresince anne adaylarına huzursuz­luk veren  pek çok yakınma meydana gele­bilir­­. Bunlar­dan bazıları da bulantı ve kusma­dır. Daha çok karşılaşı­lan bu yakınma geçtiğimiz günler­de İngiltere'de Cambridge Düşesi Catherine'de görüldüğü üzere normalden  daha ağır gelişebilir ve anne adayı­nın hastanede tedavi altına alınmasına neden  ola­bilir­­.

Hamile kadına ya da bebeğinee zararı olmayan fakat tedavi edilmesi gerekli olan aşırı bulantı ve kusma sorunu tıp da "Hiperemezis gravidarum" olarak da isimlendirilir­­. ART Tıp Merkezi'nde görev yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op­. Dr­. Senai AKSOY ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr­. Murat Unan hamilelikte aşırı bulantı ve kusma ile ilgi­li bilgi veriyor ve tedavi yöntemleri­ni açıklıyorlar­.
Anne adayları­nın yaklaşık olarak %50’si hamileliğin bilhassa ilk ayların­da bulantı ve kusma yakınmaların­dan şikayet eder. Bu durum hamilelerin % 0­.5 ila 1’inde çok şiddetli düzeylerde ola­bilir ve kilo kaybına sebep ola­bilir­­. Hiperemezis gravidarum olarak isimlendiri­len  bu yakınma tedavi gerektirir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın bebeğe zarar olmaz­. Sanılanın tam tersi hiperemezis gravidarum bebekte gelişim geriliğine ve bebeğin düşük kilolu dünyaya gelişine neden  olmaz­. Aynı şekil­de hamileler­de de aşırı bulantı ve kusma sebebiy­le gebelik zehirlenmesi, yüksek tansiyon, düşük ya da erken  doğum gibi hal­ler ortaya çıkmaz­.

Hiperemezis Gravidarum'un tedavisi
Gebeliğinde aşırı bulantı ve kusma sıkıntısı olan anne adaylarına günde 3 yerine 6 öğün yemek yemeleri önerilmektedir­­. Bununla birlik­te hafif ve kuru besinler tercih edilmelidir­­. Sıvı alımı çok önemli­. Bilhassa yemek yedikten  bir saat sonra sıvı alınmalıdır­. Hiperemezis gravidarum’den  şikayet eden anne adayları stresten  uzak durmalı, olanaklı mertebe dinlenmeli­. Yatak istirahatı hat­ta gerekli olduğu takdir­de hastanede damar yoluyla beslenme verile­bilir­­. Aşırı bulantı ve kusmanın önüne geçebilmek amacı ile bulantı gideren  ilaçlar­da alına­bilir­­.

Gebelikte bulantı akupunktur ile tedavi edile­bilir!
ART Tıp Merkezi doktorların­dan Tamamlayıcı Tıp uzmanı Dr­. Murat Unan, akupunktur yardımı ile hamilelik bulantılarına çözüm getirilebileceğini savunuyor­.

Bedenin bozulmuş düzeni­ni yeniden  düzenlemeye çalışmakta olan regülasyon tedavileri içinde birçok yöntem bulu­nur­. Öncelik­le Akupunktur olmak üzere, fazlaca sayıda regülasyon tedavisi bulunur­. Bu tedavilerin, düzeni bozulmuş olan sistemleri harekete geçirerek yeniden  eski haline getirmeyi amaçlar­.

Akupunktur, insanın içerisindeki Yin ve Yang ""güçlerini"" dengelemeye çalışmaktadır­­.  Bugün, insanı oluşturmakta olan bütün organ ve dokuların uyum içinde çalışmasının, birbiri­nin karşıtı gibi çalışmakta olan Sempatik ve Parasempatik Sinir Sistemlerin­den  meydana gelen  Otonom Sinir Sistemi­nin teşkilatı ile sağlandığını bilmek­teyiz­. Yani, aynı, binlerce senedir akupunktur uygulamaları ile ""Yin ve Yang""ın dengelenmeye çalışılışı gibi­.

Regülasyon Tedavileri ile hamilelik süreci boyunca görülen birçok sıkıntı haline çözüm üretmek olanaklıdır­­.  Bu bakış açısıyla hamile kadına bütünüy­le yaklaşarak:

* Eksik bulunan besin öğelerinin tamamlanma­sı (vitaminler ve mineraller gibi)
* Aşırı hareketlenmiş organların rahatlatılışı (bulantılar gibi)
* Hareketsiz kalan organların hareket geçirilişi (ayaklardaki ödem vb.
* Bedenin bozulmuş düzeni­nin yerine getirilişi (düzenli uyku, hareket gibi) el­de edilebi­lir­­.

Evde bulantı şikayetleriniz için kendini­zin uygulayabileceği bir­takım metod­lar bulunur­. Kendi el bileğinizi içe büktüğünüzde meydana gelen  büyük kıvrım çizgisin­den  3 parmak geriye gelerek bulduğunuz akupunktur noktasına baş parmağınızla basınç uygulayarak bulantınızı azalta­bilirsiniz­. Akupressur denenen  bu metodu güvenle kendi kendinize uygulaya­bilirsiniz­.

Zencefilin uzun zamanlar­dan bu yana sindirim sistemi ve bulantı üstündeki olumlu yönde tesirleri bili­nir­­. Çay biçimin­de hazırlaya­rak küçük yudumlarla yiyebilirsiniz­. Bununla birlik­te zencefil kökünün kapsülleri de bulu­nur­.

Günde 2 ila 3 kez kullanılabilinen  B6 Vitamini’ni (Pridoksin) hamilelik bulantıları için güvenle kullana­bilirsiniz­. Eğer bu metod­lar işe yaramazsa, hamilelikte yaşanmakta olan bulantı ve kusmaların tedavisinde, bedene dıştan hiç bir maddenin verilmediği akupunktur binlerce senedir güvenle kullanılıyor­. Regülasyon Tedavileri’nde uzmanlaşmış hekimlerden  gebelik boyunca meydana gelen  bütün şikayetleriniz için doğal ve güvenilir metodlar­la çözüm bula­bilirsiniz­.

Bepanthol Cilt Bakım Kremi Nasıl?

Bepanthol Cilt Bakım Kremi Nasıl?

Bepanthol Cilt Bakım Kremi'nin 100 gr'lık ve 30 gramlık formları var ve açıldıktan sonra 24 ay ömrü oluyor­. Tüp halinde olan Bepanthol cilt bakım kreminin en beğendiğim özelliklerini size şöyle sıralayabilirim.

Tamam biskrem yemiyoruz ama bir cilt bakım kremininde kıvamının akışkan olma­sı önemli. Anın­da cilt tarafından emilmesi, sürüldüğünde yağlı bir his bırakmaması­. Su bazlı bir yapıdadır­. Dudaklarımı nemlendirmek için de geceleri sürüyorum­. Çabucak emildiği gibi, dudakları da yumuşacık yapmakta­dır­­.  Dudak kuruluğu yaşayanlara şiddetle tavsiye ederim. Hemen etkisini göstermekte ve çatlamış dudakları da onarmaktadır.
Üstelik muhteviyatın­da parfüm, paraben ve renklendirici bulunmuyor. Eczaneler­de kolaylıkla bulunabiliyor­. El ve yüz için yazmasına bakmadan, cildini­zin kurumuş, çatlamış ve gerginleşen  her bölgesinde rahatlıkla uygulaya­bilirsiniz­. Kış yaklaşırken  elimin daha çok gideceği bu krem, cildimi rutubetli tutarak kol ve bacaklarımı da kurumaktan kurtaracak­. Henüz denemediyseniz çok şey kaçırmış olacağınızı söyleyebilirim­. Çabuk emilen  ve cildin rutubetli kalmasına imkan veren  Bepanthol Cilt Bakım Kremi favori kremlerinizin arasında yerini almalı.

Kışın Kilo Aldırmayacak Atıştırmalıklar

Kışın Kilo Aldırmayan Yiyecekler

Kış geldiğinde insan sanki akşam oturduğu koltuktan kalkmak istemiyor­. Televizyon­da ne olursa olsun onu izlemek, o battaniyenin altın­dan çıkmadan orada dünyaları yemek, tatlılar, tuzlular önün­den  eksik olmasın, sonrasındaki günü kalktığın­da da 1 kavanoz kuruyemiş hiç yememiş gibi hissetsin diye umut etmektedir­­. Fakat olmuyor tabi­.

Kış bittiğinde, nisan ayı olunca koşuluyor diyetisyene, spor salonuna ama yine de bir evvelki yazın formu olmuyor bir türlü. Mideniz kazındığında bir şeyler atıştırın ama mutlak suretle sağlıklı yiyecekler olsun.

SICAK-SOĞUK KAHVELER
Kışın en  güzel atıştırmalığı bu bence­.­. Kahveden  atıştırmalık olur mu demeyin, yapma şeklinize bağlı bir şekil­de kahve sizi hem doyurur, tok tutar hem de sütle yapıldıktan sonra tatlı ihtiyacınızı karşılar, dilerseniz içerisi­ne bir çay kaşığı kadar tarçın veya kakao da ata­bilirsiniz­.

YULAF KEPEKLİ ATIŞTIRMALIKLAR

Dukan’ın yemek annem, yemek gülüm lafını hepiniz duymuşsunuzdur­. Siz onun dediğine ayak uydurun ve onun ürünlerin­den  de yiyin­. Büyük marketler­de bulabileceğiniz, yulaf kepekli atıştırmalıklar yardımıy­la hem faydalı gıdalar tüketecek hem de metabolizma hızınızı arttıracaksınız­. Eğer marketlerden  bulamıyorsanız, dukan diyeti tarifleri veren  bir çok yer­de yazan atıştırmalık tarifleri­ni uygulaya­bilirsiniz­.

SALATALIK
Hem cildinizi güzelleştirecek hem de bedenini­zin su dengesi­ni sağlayacak harika bir yiyecek salatalıkla size bol kıtırdatmalı geceler diliyoruz­. Salatalığın üzerine ektiğiniz tuz miktarına dikkat­ edin. Çok az bir tuz atın illa atacaksınız. Sebzeler siz de şişkinlik yapıyorsa, bir tutam zerdeçal ekleyebilirsiniz­.

FAYDALI KURUYEMİŞLER
Aslına bakacak olursanız faydasız kuruyemiş diye bir şey yoktur bana göre. İlla ki her biri­nin bir şeylere yararı bulunur­. Elbette ne şekil­de tükettiğini­zin de önemi var bu durumda­. Bir kase kaju mu yiyorsunuz, bir paket çekirdek mi? Ne kadar faydalı oluyor ise olsun bunlar, miktarları çok olduğun­da size fazla fazla kalori getirir, bu da size çok enerji harcamanız gerektiği­ni söyler, bunun için kafi hareket ediyorsanız yiyin elbet­te ama siz en  iyisi tuzsuz,çiğ, soslanmamış katkısız bulunanları tercih edin ve bademden, cevizden  şaşmayın­.

Gebelikte Riskli Durumlar

Gebelikte Riskli Durumlar

Gebelik oldukça riskli bir evredir­­. Hiçbir sıkıntı yaşanmama olasılı­ğı yüksek olsa bile önemsemediğiniz bir belirti sorun yaşamanıza neden  ola­bilir­­. Bun­dan dolayı kendinize normal zamanlar­dan daha çok özen  göstermelisi­niz­. Kendi durumunuzu iyi değerlendirmeniz, sizi huzur­suz edici bir belirti yaşadığınızda veya hamilelikle ilgili bildikleriniz hari­cinde gelişmekte olan bir durum olduğunu düşündüğünüzde, bu durumu iyi analiz etmeniz gerekir­­. Normal olmadığına karar verdiğiniz an panik yapmadan derhal doktorunuzu aramalı veya en  yakın sağlık kurumuna başvurmanız gerekir­­.

Gebelikte aciliyet gerektirecek hal­ler nelerdir?

Meme ucun­dan kan geliyorsa,
Vajinadan ansı­zın kan veya fazlaca miktar­da daha önce görmediğiniz bir akıntı gelmeye başladıysa,
Tansiyonunuz da ciddi bir yükselme meydana geldiyse,
Başınızda veya karın bölgenizde sizi çıldırtacağını düşündüğünüz şiddetli bir ağrı yaşıyorsanız,
Vücut ısınız arttıysa fenalık geçireceğinizi veya hasta olacağınızı hissediyorsanız,
İdrarınızı yaparken  sizi huzur­suz edecek kadar ağrı ve yanma hissi oluşuyorsa,
Bebeğiniz hareket edecek evredeyse ve gün içerisinde hiç kıpırdadığını hissetmediyseniz,
Bayılma, çift görme, baş dönme­si gibi hal­ler yaşıyorsanız,
Bacaklarınızda ağrı, şişme ya da kızarıklık var ise,
23­. Haftayı geçmişseniz ve kanama yaşıyorsanız,
Hiç vakit kaybetmeden  muayene olmanız gerekir­­.

Dudak Kurumasının Doğal Tedavisi

Dudak Kurumasının Doğal Tedavisi

Mevsim geçişleri esnasın­da çoğumuzun yaşadığı sorun olan dudak kuruma­sı için uygulanacak birçok doğal metod var­. Sizin için araştırdığımız kuruyan dudaklar için doğal maske tarifleriyle artık dudak kurumasına paydos!

Dudakların kuruma­sı size huzursuz­luk vermeye başlayacaktır hat­ta dudak kurumasıdan sonra çatlaklıklar da görülmeye başlamaktadır­­.  İlk olarak dudak kuruma­sı sorunu yaşayanlar mutlak suretle dudak bölgesi­ni nemlendirmelidir­­. Dudakları ölü derilerden  kurtararak daha güzel ve yumuşak bir cil­de sahip ola­bilirsiniz­. Si­zin için araştırdığımız bu metodu bir dudak peelingi olarak da görebilirsiniz­.

Malzemeler

1 yemek kaşığı toz şeker
1 çay kaşığı bal

Hazırlanması ve Uygulanması
Balı ve şekeri karıştıra­rak dudaklarınıza yavaşça dairesel hareketlerle uygula­yınız­.

5 dakika süresin­ce bu peelingi uygulaya­bilirsiniz­.

Peeling sonrası dudaklarınıza nemlendirici sürmeyi ihmal etmeyin­. Böylelikle yumuşak ve canlı dudaklara sahip olursunuz­.

Kuruyan dudaklar için öneriler

Yoğun nemlendiricili yapısı olan dudak kremleri kullanı­nız­.

Akşam yatmadan önce dudaklarınıza kakao yağı sürebilirsiniz­.

Bilhassa kış mevsiminde dudaklarını­zın bakımını boşlamayın­.

C vitami­ni bol bol tüketin­.

Rujunuzun daha kalıcı olma­sı ve dudaklarınız kurutmama­sı için, ruj sürmeden  evvel nemlendirici sürün­.

Başka bir peeling metodu ise, diş fırçasyla dudaklarınızı hafif fırçalamanızdır­­.  Çok sert hareketlerden  kaçının, aksi hal­de dudak derinize zarar verip kanata­bilirsiniz­.

9 Aralık 2014 Salı

Ağız Kokusundan Su İçerek Kurtulun

Ağız Kokusun­dan Su İçerek Kurtulun

Ağız kokusu hem kendimizi hemde çevremizi huzur­suz edici bir problemdir­­. Ağız kokusu kişi­lerin yaşam biçimi etkileyen, sosyal yaşamını sınırlayan mü­him problemlerin başın­da gelir

Tükürük bezlerinin görevi; tükürük salgılamak ve bu salgıyı da ağız içerisi­ne iletmektir;. Kişilerin gün içinde besin­lerin az alınma­sı (buna açlık ile karşılaştıra­biliriz) ya da susuz kalma gibi ne­denlerden  ötürü ağız içinde tükürük miktarı azalış gösterir­­. Aynı şekil­de gece tükürük salgısı uykuda bütünüy­le sıfırlanıyor­. Ağızdaki tükürük üretimi azalır, ağız kendisi­ni temizlemek amacı ile gereksinim duyduğu sıvıyı bulamazsa bilhassa sabahları uyandığımızda ağız kokusu kaçınılmaz olur­.

Hangi hastalıklar tükürük yapımı­nı azaltırı

Kişisel kaynaklı sebep­ler hari­cinde kullanılan antihistaminik ilaçlar, tansiyon ilaçları, psikiyatrik ilaçlar, kansızlık, şeker hastalığı ve ateşli hastalıklar da tükürük yapımı­nı azaltan sebep­ler olarak dikkat çekiyor­. Bun­dan başka ağız içinde oluşmuş bir enfeksiyon, ilerlemiş bir diş eti hastalığı da ağızda kokuya neden  olabilmekte­dir­­.

Suyun ağız kokusu üstündeki güçlü etkisi

Çeşitli sebep­lerle azalan tükürük miktarını, olma­sı gerekli olan düzeye getirmede su içmek mü­him bir etkendir. Günde en az 2 litre su tüketilmesi diş sağlığını korumaya ve tükürük kaynaklı ağız kokusunu engellemeye destektir­­ Yoğun olarak çay, kahve içmenin ve şekerli besinler tüketmenin ağızdaki bakterilerin artışı­na neden  olacağını ve bunun sonu­cu olarak da ağız kokusu yaşanmaktadır, bu yiyecek ve içeceklerin azıcık bir miktar tüketimi gerekmektedir

Mide Ülserinin Semptomları Nelerdir?

Mide Ülserinin Semptomları Nelerdir?
Günümüzde sağlıklı beslenmeyen  pek çok kişi mide ağrısın­dan şikayetçi­. Peki mide ülseri­ni tetikleyici etenler nelerı Hangi gıdalar mideye zarar veriyorı İşte cevaplar

Sinir bozukluğu, midede asit artışı, zamanın­da ve iyi şekilde tedavi edilmeyen  gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği ya da safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilişi güç yiyeceklerin çok fazla tüketilmesi, haddin­den  fazla sigara, çay, kahve ya da asitli meşrubat içmek, alkol kullanmak ya da bir­takım ilaçların uzun süre kullanı­mı mide ülseri­ni doğuran sebep­ler arasın­da yer alıyor­.

Kafein gibi mide asitleri­nin yapımı­nı fazlalaştıran maddeler ise ülser riski­ni yukarı çeken  ve sancıyı arttıran maddeler olarak bilinir­­. Mide ülseri­nin ilk aşamasın­da teşhis edilip, tedaviye başlanması­nın çok mü­him olduğunu vurgulayan Medline Acil Operasyonların­dan Sorumlu Direktör Dr­. Barış Mutluer, mide ülserinde yapılmakta olan yanlışlar ve ağrılarla nasıl başa çıkılacağı ile ilgi­li bilgi aktarıyor..

Mide ülseri nedir?
Gastrik ülser olarak da isimlendiri­len  mide ülseri, midenin iç bölümünde sancıya sebep olan yaralı bölgedir­­. Midenin iç yüzündeki ba­riz bir kısmın aşınma­sı netice­si meydana gelen  yaraya mide ülseri denilir­­. Midenin iç bölümünde mukusu üreten  hücrelerden  meydana gelen  bir tabaka bulunmaktadır­­.  Mukus, mideyi mide asitlerin­den  ve sindirim sıvıların­dan korur­. Bu koruyucu tabaka zarar gördüğü zaman ülser ortaya çıkmakta­dır­­.

Mide ülseri­nin semptomları
* Bilhassa karnın üst orta kısımlarında meydana gelen  iç kemirici ve yanıcı ağrı
* Mide ekşimesin­den  kaynaklı olan göğüste yanma
* Mide bulantısı
* Antiasit (mide asidi­ni azaltıcı) içeren  bir şey yendiği zaman veya içildiğinde geçebilen  ağrı
* Yemeklerden  birkaç saat sonra ya da yemekler den  evvel artabilen  ağrı
* Geceleri sizi uykunuzdan uyandıran ağrı

Kanserden Koruyan Sebzeler

Kansere karşı koruyan kış sebzelerinden en önemlileri ve faydaları.

Lahana: C, K vitami­ni ve lif yönün­den  zengin bir sebzedir­­. İçerdiği fitokimyasallar ile mü­him bir antioksidandır­­.  Vücuttaki detoksifikasyon mekanizmalarını aktive etmektedir­­. Kanser ve türlerine bilhassa göğüs kanserine karşı koruyucudur­. Kırmızı lahananın içermiş olduğu antosiyaninlerin antienflamatuar tesirleri vardır ve kalp sağlığı­nın korunmasın­da faydalıdır­­.

Kereviz: Kereviz maydanozgiller ailesin­den  gelmektedir­­. Kolesterol ve kan basıncını düşürür, kas spazmların­da etkilidir, artrit, gut ve böbrek rahatsızlıklarına faydalı olmakta­dır­­.  Sakinleştirici, idrar söktürücü ve iyi bir antioksidandır bu sebepten  ötürü de antikanserojen  özelliğe sahip­tir­­. Son çalışmalar içermiş olduğu lutein flavanoidleri­nin bilhassa kolon kanserine karşı koruyucu olabileceği­ni göstermiştir­­. Antibakteriyel özelliği vardır, ayrıca mide yanmalarına da faydalı olmakta­dır­­.  Kerevi­zin kök bölümünü idrar attırıcı ve iştah açan olarak kullanıla­bilir­­.

Havuç: Karotenoid yönün­den  yeterince zengin olan havuç meme kanseri, mesane, prostat, kolon ve benzeri Pek çok kanser türüne karşı koruyucudur­. Bununla birlik­te kardiyovasküler hastalıklara yakalanma olasılığı­nı de azaltmaktadır­­.  İçerdiği lutein ve zeaksantin maddeleri yardımıy­la göz sağlığımız için çok faydalıdır­­.  Çiğ tüketmektense hafif olarak pişirilmiş ve yağ ( yağda eriyen  vitaminler nedeniyle) ilavesiyle tüketimi biyoyararlılık yönün­den  daha faydalıdır­­.

Karnabahar: C vitamini, biotin, folat ve lif bakımından zengin bir gıdadır­­.  Çok güçlü bir antioksidandır­­.  Dolayısıyla kansere karşı koruyucudur­. Bazı çalışmalar­da romatoid artrid riski­ni düşürdüğü görülmüştür­. Lakin zengin pürin muhteviyatı nedeniy­le gut hastası olanların dikkatli tüketmeleri önerilmektedir­­.

Mide Şişkinliği Nasıl Önlenir?

Mide Şişkinliği Nasıl Önlenir?

Midede şişkinlik hissi, su tutulumu ya da gazdan bağırsaklar­da ya da midede hava birikmesin­den  ötürü olmakta­dır­­.  Neyse ki şişikliğinizi azaltacak ve daha ba­sit hissetmenizi sağlayacak yollar bulunmakta­.

Gazlı içeceklerden  uzak durun

Soda ve maden  suyu gibi karbondioksit ihtiva eden içecekler, şişenin içerisinde de rahatça görebildiğimiz köpürmeye neden  olmakta­dır­­.  Bu baloncuklar sindirim kanalımızdan içeri girerek, bazı zamanlar midemi­zin şişkin ve huzur­suz hissetmesine neden  ola­bilir­­. Eğer şişkinlikten  şikayetçiyseniz, sade suya sadık kalmanız en  doğrusu.

Gaz yapan gıdaları sınırlayın

Vücudunuzun bir­takım gıdaları yıkma­sı ve sindirme­si zordur­. Bu zorlu sindirimin yan ürünü ise gazdır­­.  Eğer bu gaz sorunu daha kişisel bir konu olma eğilimindeyse, brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, fasulye ve lahana gibi gıdaların tüketimi­ni asgari­ye indirin­.

Tuzlu yiyeceklerden  kaçının

Tuzlu gıdalar su tutulumuna neden  olduğun­dan yaşadığınız şişikliği daha da kötü hale getirebilir­­. Aşırı şişikliği azaltmak için; şarküteri ürünleri ve işlenmiş etler (pastırma, sosis, sosisli sandviç gibi) de dahil olmak üzere, konserve çorba, turşu, birçok dondurulmuş yiyecek ve soya sosu, ketçap, hazır salata sosları gibi tuzlu ürünlerden  uzak durmakta fayda var­. Bununla birlik­te cips ve simit gibi tuzlu atıştırmalıkları da asgari­ye indirmelisiniz Bu tür tuzlu ürünler yerine; yoğurt, taze meyve-sebze ve tuzsuz fındık ve benzeri kuruyemişler gibi düşük sodyum içeriğine sahip yiyecekleri tercih edebilirsiniz­.

Şeker alkolleri­ni azaltın

Sorbitol ve maltitol, şekersiz yiyecek ve sakızların içerisinde genel­de mevcut olan şeker alkolleridir­­. Bu şeker alkollerin bir­takım kişiler­de sindirimi tam anlamıyla gerçekleşmez ve bilhassa çok duyarlı kişiler­de şiddetli gaz sıkıntısına ve rahatsızlığa neden  ola­bilir­­. Şişkinliği yenmek amacı ile şekersiz şeker ve sakızları, diyet içecekleri ve şeker alkolleri­ni içeren  başka yiyecekleri menünüzden  çıkarmak en  iyisidir­­.

Lif tüketiminde abartmayın

Diyetisyeninizin lif alımında azaltmaya gitmeniz gerektiğini söylediği­ni sıklık­la duymazsınız­. Lakin lif alımı oldukça mü­him olmasına karşın fazla alınma­sı duyarlı kişiler­de şişikliğin şiddeti­ni arttıra­bilir­­. Tam tahıllı gevrekler, fasulye, mercimek ve yüksek lifli barlar gibi yüksek lifli gıda tüketiminizi normal sınırlar­da tüketmek en  iyisidir­­. Bu yiyecekleri tüketirken  bol su içmek, sorun olmadan bir sindirimin gerçekleşmesine yardımcı ola­bilir­­.

Porsiyonlarınızı büyütmeyin

Bir an­da büyük porsiyonlar­da yiyecek tüketmek, sizi daha şişkin hissettiren bir mide gerilimine neden  olacaktır­­. Bununla birlik­te büyük porsiyon yemekler sizi huzur­suz edici şişkinlik hissi­nin şiddeti­ni daha da arttıracak, yoğun karbonhidrat ve yağ içerme yatkınlığındadır­­.  Bunun yerine küçük porsiyonları ve atıştırmalıkları güne bölerek (3 ana öğün ve kaça­mak yapacak olduğunuz 1 ila 2 ara öğün), her 4* 5 saatte bir yemeyi hedefleyin­. 170 gr yağsız yoğurt ve taze kırmızı meyveler, 4 yumurta beyazı, ıspanak ve mantar kullanılıp hazırlanmış omletin yanın­da 1 dilim tam tahıllı tost ekmeği, ızgara karides ya da ızgara tavuk, ızgara sebzeler ile hazırlanmış sebze salatası, küçük porsiyonlar­da olacak şekil­de mide dostu yiyecek seçenekleridir­­.

Her öğününüzde protein olmasına özen  gösterin

Her yemeğini­zin ya da ara öğününüzün protein içerme­si şişikliğinizi azaltma hususun­da harikalar yaratacaktır­­. Protein doğal bir idrar söktürücü gibi hareket eder ve bedenini­zin fazla sudan kurtulmasına yardımcı ola­bilir­­. Kahvaltıda; simit, mısırlı kek, krep , izleme ve waffle gibi karbonhidrat merkezli gıdalar yerine yumurta beyazı ile hazırlanmış omlet yanın­da taze meyve gibi protein­den  zengin seçenekleri tercih edin­. Eğer atıştırmalıklarınıza protein eklemek istiyorsanız; elmayı 1 avuç badem ve bir parça yağsız peynir ya da yağsız yoğurt ile deneyebilirsiniz­.

Zayıflayan Saçlara Nasıl Bakım Yapılır?

Zayıfalayan Saçlara Nasıl Bakım Yapılır?

Kadınlarda en hassas oldukları konulardan biri de saçlarıdır. Saçımıza en ufak bir şey olsa bile dünya başımıza yıkılır. Peki saçlarımız sağlıksız olduklarında onları nasıl şekillendireceğiz? Sağlığını kaybetmiş ve yapısı bozulmuş saçlara biraz bakım yaparak iyi duruma getirmek elimizde.

İşte tesirleri kanıtlanmış 7 farklı saç bakım-onarım yöntemi

Yediğiniz içtiğiniz gıdalar; kilonuzu, sağlığınızı, cildinizi ne kadar etkiliyorsa saçlarınızı da bir o kadar etkilemekte­dir­­. Dışar­dan tedavi uygulasanız bile sağlıksız beslendiğiniz hal­de hiç bir zaman tam bir başarı el­de edemezsiniz­.

Protein, B12, yeşil sebzeler, yağsız et ve balık saçlarınız için en  doğ­ru yiyecek kaynaklarıdır ve sıklık­la tüketmelisi­niz­. Başka birçok zararı gibi, stres saç kaybına da neden  olmaktadır. Duygusal ve fiziksel stres bütün vücudu etki­yi altına alır­­. Stresle başa çıkmak elbetteki ba­sit olmaz­.

Eğer stresinizi üzerinizden atmayı tek başınıza beceremiyorsanız, değişik hobiler edinebilir, spor ya da meditasyon yapa­bilirsiniz­. Sağlıklı ve dengeli besleniyor ve stressiz yaşam sürüyor fakat yine de sağlıksız saçlara sahipseniz, bu durum saçını­zın yapısın­dan kaynaklanıyor ola­bilir­­.

Her gördüğünüz ürünü,maskeyi saçınıza uygulamamalısı­nız­. Kullanmak istediğiniz ürünleri iyi araştırıp, kuaförünüzden  de yardım alıp saç yapınıza en  uygununu seçin­. En önemlisi saç maşası ve düzleştiricisi kullanmayın! Saçınızı yıkama şekliniz tahmin edemeyecek olduğunuz kadar mü­him bir konu!

Hergün saç yıka­mak katiyyen  yanlış­. Haftada yalnız­ca 2* 3 kez yıkamanız gerekmekte­dir­­. Sağlıklı ya da sağlıksız olsun, dikkat etmeniz lazım olan başka nokta da saçlarınızı sıcak sudan uzak tutmak­. Saçınıza masaj yapmayı alışkanlık haline getirin­. Bu yöntem saçınıza çok faydalı olacaktır­­. Masaj yardımıy­la kan akışınız hızlanacak ve saç deriniz nefes almaya başlayacaktır­­. Bilhassa şampuan uygularken  masajdan vazgeçmemeniz gerekir­­.

Saç kayıpları ve saç yıpranmalarını tedavi etmek amacı ile birçok ürün satılmakta­. Sağlık bakanlığın­dan onaylı ürünleri tercih ederek, saçını­zın cinsiyle uyumlu bir ürünü kullanım talimatlarına uygun şekil­de saçınıza uygulamanız kuşku­suz ki saçınıza iyi gelicektir­­.

Saçını­zın sağlığına kavuşmasını desteklemek amacı ile balık yağı, çinko, C vitamini, B3 vitami­ni ve bioti­ni takviye olarak kullana­bilirsiniz­. Çok acil bir durumunuz var ­ise saç ekimi yaptıra­bilirsiniz­. Fakat unutmayın bu metodu çok gerekmediği müddetçe tercih etmeyin ve saçlarınızı geri kazanmak istiyorsanız, kendinizi ve ruhunuzu önce içerden  besleyiniz­.

Elma Suyunun Beyine Faydaları

Elma Suyunun Beyine Faydaları

Yapılan bilimsel araştırmalar, elma suyunun Alzheimer ve beyinsel aktiviteleri tetkikleyici  hastalıkların tedavi süreci­ni olumlu yönde etkilediği­ni gösteriyor­.

C ve E vitami­ni bakımın­dan yeterince zengin olan elma suyunun belleği güçlendirerek, beyine zarar verebilen  toksik maddeleri etkisiz duruma getirdiği tespit edildi­.

Son yıllar­da gün­den  güne yaygın hale gelen Demans (bunama) ve Alzheimer'a yakalanma riski, stres ve yaşlanma süreci ile beraber hız kazanmaktadır­. Uzmanlar bu hastalıklara karşı, stresi ve yaşlanma tesirleri­ni azaltma­sı nedeniyle, antioksidan, C ve E vitami­ni açısın­dan zengin olan elma suyu tüketimi­nin artırılmasını tavsiye ediyor­.

Prostat Kanseri ve Felç Riski­ni de Azaltıyor

Erciyes Üniversitesi'nde Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı olan Prof­. Dr­. Neriman İnanç, antioksidan özelliği bulunmakta olan elmanın, prostat kanseri, kalp damar hastalıkları, felç riski­ni azaltmanın yanı sıra Alzheimer ve Demans gibi beyin işlev­lerine etki edici hastalıkları da büyük oran­da önlediği­ni belirtti­.

Prof­. Dr­. Neriman İnanç, "Elma ve elma suyun­da bolca demir ve fosfor bulunmakta­dır­­.  Demir, beyin fonksiyonları­nın faaliyetlerinde kullanılırken, fosfor ise beyinsel faaliyetlerin etkinliği için enzim yapısına katılıyor" biçimin­de konuştu­.

Beyinde Pıhtılaşmayı Önlüyor

Elma ve elma suyun­da bolca bulunmakta olan ve beyin faaliyetlerinde kullanılan en  mü­him minerallerden  demirin beyinde pıhtılaşmayı önleyici özellik taşımış olduğu da söyleyen  İnanç, "Elma ya da elma suyu beyin hücrelerindeki toksik maddelerin sebep olduğu stres ve yaşlanmanın tesirleri­ni azaltıyor" dedi­. C ve E vitaminleri­nin yaşlanma ve yaşlanma netice­si meydana gelen  birçok kronik hastalıkla mücadele ettiği­ni ifade edici İnanç, elma ve elma suyunun güçlü bir bilinç için en  mü­him gıdalar­dan biri olduğunu vurguladı­.

Prof­. Dr­. Neriman İnanç, elma suyu tüketen  21 alzheimer hastası ile yapılmakta olan bir araştırmaya değinerek, elma suyu tüketen  hastalarda, alzheimer hastaların­da genel­de rastlanılan duygusal kaygı, ajitasyon ve kuruntunun yüzde 27 oranın­da azaldığına da dikkat çekiyor­.

8 Aralık 2014 Pazartesi

Yoğurt Diyeti

Yoğurt Diyeti

Her geçtiğimiz gün yoğurdun bir yararı daha ortaya çıkar­. Yapılan incelemeler neticesin­de en  hızlı kilo verdiren  protei­nin yoğurt olduğu açıklanmış­. Bu açıklamadan sonra durmadık ve size sağlıklı kilo vermenize yardımcı olacak yoğurt diyeti­ni açıklamaya karar verdik­. Haftada en  az 2 kilo verdiren  çok sağlıklı yoğurt diyeti­ni deneyin­. Yoğurt içerisindeki yararlı probiyotikler yağ yakmanıza neden  olmakta­dır­­.  Bu diyette tek dikkat etmeniz lazım olan şey tükettiğiniz yoğurdun yağsız olması­.

Uyandığınızda ve ana öğünlerden  yarım saat önce sirkeli su içiyorsunuz.

Sabah: Yarım simit, bir yemek kaşığı lor peyniri, şekersiz çay, mevsim yeşillikleri tüketin.

Ara öğün: Bir bardak ayran , bir mandalina tüketin.

Öğlen: Bir kase yağsız yoğurt, yağsız salata, 1 kepekli galeta tüketin.

Ara öğün: 1 elma, bir kase yağsız yoğurt tüketin.

Akşam: Yağsız sebze yemeği, bir kase yağsız yoğurt tüketin.

Ara öğün: 1 kivi ya da 1 küçük muz , 1 kase yağsız yoğurt tüketin.

Lahananın Faydaları

Lahananın Faydaları

Lahana muhteviyatın­da pek çok mineral ve vitamin bulundurmaktadır­­.  Lahananın içeriğine kısaca bakmak istersek: magnezyum, kalsiyum, kükürt, demir, bakır, potasyum, B vitamin grubu, C vitamini ve E vitamini­.

Lahananın faydaları ile ilgi­li fikir sahibi olmak istersek, sadece, lahananın muhteviyatın­da mevcut olan vitamin ve mineraller dahi, bize konu ile ilgi­li fikir verir­­. Lahananın muhteviyatın­da aynı an­da kimyasal bir maddenin bulunduğun­dan da söz edi­lir­­. Lahananın muhteviyatın­da yer alan bu kimyasal madde, kanser hücreleri­nin çoğalmasını önlemekte etkilidir­­.

Lahananın faydalarına bakmak istersek: Lahananın faydaları içerisinde ilk sırada bağışıklık sistemi­nin kuvvetlendirilmesin­den  söz edilmeli­dir­­. Lahananın faydaların­dan bir diğeri de vücut direnci­nin güçlendirilmesidir­­. Lahananın faydaları içerisinde antiseptik özelliğin­den  de söz etmek gerekiyor­. Lahananın faydaların­dan bir diğeri de kansere karşı koruyucu etkisidir­­. Lahana, meme kanseri, rahim kanseri ve bağırsak kanseri başta olmak üzere, bütün kanser türlerine karşı koruyucu etki gösterir­­.

Lahananın faydaların­dan bir tanesi kansızlık sorununun giderilmesine yardımcı oluşudur­. Lahananın faydaların­dan bir diğeri de astım problemine karşı tesirli sonuç vermesidir­­. Lahananın faydaların­dan bir diğeri, öksürüğü gideren  özelliği­nin bulunmasıdır­­.  Lahananın faydaların­dan bir başkası da balgamın azalmasını sağlamasıdır­­.  Lahananın faydaların­dan bir diğeri de cinsel güç ve isteğin arttırılmasıdır­­.

Lahananın faydaları arasında, iştah açan özelliğin­den  de söz etmek gerekiyor­. Lahana bu özelliği ile, yemek yemeyen  çocuklar­da da tesirli olur­. Lahananın faydaların­dan bir diğeri de idrar söktürmesi; ve kabızlığı gidermesidir­­. Lahananın faydaların­dan bir başkası ise, siyatik problemi ile romatizmal problemlerin giderilmesine yardımcı oluşudur­.

Lahana Suyunun Faydaları

Lahana suyunun faydaları içerisinde, mide ve bağırsaklar­da meydana gelen  ülseri iyileştirme­si özelliğin­den  de söz etmek gerekiyor­. Ülseri engellemek de lahana suyunun faydaları içerisinde yer alır­­. Safra kesesi hastalıkları ve sarılıkta da lahananın faydaların­dan söz etmek gerekiyor­. Bunun yanın­da ses kısıklığı da lahananın faydaları içerisinde yer alan bir başka etkendir­­. Kandaki şeker oranı­nın düşürülüşü de lahananın faydaları içerisinde kendisine yer bulmaktadır­­.

Lahananın faydaları ve lahana suyunun faydaların­dan maksimum oran­da faydalanmak isteyen  kişilerin, lahana kullanımın­da mümkünse çiğ lahanayı tercih etmeleri gerekiyor­. Lahananın faydaların­dan her şekil­de yararlanabilmek de olanaklı olur­.

7 Aralık 2014 Pazar

Kas Geliştiren Besinler

Neredeyse her erkeğin rüyasıdır baklava dilimli karın kasları ve kaslı bir vücuda sahip olmak. Ancak bunu başara­bilmek amacı ile gereken  iki ana kural var­. Bu kurallar devamlı egzersiz ve düzgün beslenme­. Bilhassa düzgün beslenme için gereken  birçok farklı şey var­. Kas gelişimine yardımcı olan gıdaların­da başın­da yoğurt geliyor­. Muhteviyatın­da yer alan kalsiyum ve D vitami­ni yardımıy­la oldukça doyurucu bir ürün­.

Kas Geliştiren Besinler
Kas geliştirilme­si amaç­lı gereksinim duyulan başka bir yiyecek maddesi ise peynir­­. Yüksek miktar­da protein içeren  peynir kaslı bir bedene sahip olmak isteyenler için mutlak suretle tüketimi gerekilen  besinlerden  birisi­. Lif dokuların gelişme­si için gereken  birçok yiyecek elma içerisinde var­. Bunun yanı sıra tavuk eti bu gıdalar arasın­da gereken  en  mü­him besin­.

Düzenli Egzersiz
Kas için gereken  gıdaların yenme­si her zaman için gerekli olduğu hal­de bunun yanın­da düzenli şekil­de egzersiz yapmak şart­. Lakin bu sayede form tutula­bilir ve istenilen  ölçülere sahip oluna­bilir­­. Sağlıklı bir şekil­de bu işin yapılışı için tavsiye­ler tam anlamıyla gerçekleştirilmelidir­­.

Mate Çayı Zayıflatır Mı?

Mate Çayı Zayıflatır Mı?

Mate çayı; İçeriğinde B ve C vitaminleri, manganez ve aminoasitler bulunmaktadır­­.  İçerdiği yüksek miktar­da kafein ve teofilin bileşenleri yardımıy­la metabolizma hızlandırıcı ve ödem atıcı etki­yi bulunur­. 2009 senesinde Obesity dergisinde yayınlanan, fareler ile yapılmakta olan bir çalışmada; mate bitkisi­nin mide boşalmasını yavaşlatarak daha uzun süre doyum sağladığı, bunun yanısıra kötü kolesterolü düşürdüğü ve yağ kaybını desteklediği görülmüştür­.

Mate çayı nasıl tüketilir?
150 ml sıcak suya 2 ila 4 gr mate yaprağı ilave edip demleyebilirsiniz­. İçerisine dilerseniz limon da ekleyebilirsiniz­­.

Yeşil Çayın Zayıflamaya Etkisi

Yeşil Çayın Zayıflamaya Etkisi

Bitki çayları uygulanan diyetlerle beraber uygun miktarlarda tüketilirse zayıflatmaktadır. Bu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Obezite, gelişmiş ve geli­şen  ülkeler için en  mü­him sağlık problemlerinin en  başın­da gelmektedir­­. Obezite tedavisinde etki­si kanıtlanmış tek yöntem, diyet ve egzersizdir­­. Lakin günümüzde bitkiler ile yapılmakta olan pek çok bilimsel çalışmada bulunur­. Gelinen bu noktada hangi bitki faydalı, hangi bitki zararlı, hangi bitki­nin yan tesirleri var mutlak suretle araştırılması gerekir­­. Etkisi ispat­lanmamış, daha önce bilinmeyen, tüketilme­si ile ilgi­li sınırlı bilgiye sahip olduğumuz bitkiler yağ yakıcı sloganı altın­da piyasaya sürülse bile tercih edilmemelidir­­. Yeşil çay dahil bütün bitki çayları için gebe, emzikli, çocuk ve kronik hastalığı bulunan, ilaç kullanan kişiler kullanma dan evvel uzmana danışmalıdır­­.

Yeşil çay

Yeşil çayda kafein ile birlikte bol miktar­da kateşinler denilen  özel bileşenler bulunmaktadır­­.  Bu bileşenler; antiinflamatuar, antianjiyojenik, antiaterosklerotik, antidiyabetik, hipokolesterolemik, antibakteriyel ve antiviral etkiler ortaya koyar­. Öte yan­dan vücudun yağ yakıcı hormon metabolizmasını etkilediği için zayıflama diyetlerine destektir­­.

Yeşil çayın antiobezite etkisi­ni araştıran bir fare çalışmasında; diyetlerine dört ay süresince yeşil çay eklenen  dişi farelerin yiyecek alımın­da azalış ve vücutların­da yağ kaybı görülmüştür­. Yeşil çay yapısındaki kateşinlerin yüksekliğin­den  ötürü vitamin C ve E’den  daha güçlü antioksidan aktiviteye maliktir­­. Bun­dan dolayı yağ yakımın­da rol aldığı düşünülür­.

Yeşil çayın tüketimi: Sıcak suda 3 ila 4 dakika demlendikten  sonra daha son­ra şekersiz olarak günde en fazla 3 fincan tüketile­bilir­­.

Kaynak: Diyetisyen Büşra Totan

6 Aralık 2014 Cumartesi

Zerdeçal Kilo Verdirir Mi?

Zerdeçal Kilo Verdirir Mi?

Yapılmış olan bilimsel incelemeler­de zerdeçalın; ağırlık kaybı sonra­sı koruma süreci boyunca yağ artışını engellediği görülmüştür­. Tufts Üniversitesi’nde yapılmakta olan çalışmaya göre, farelerin yağ hücrelerine zerdeçal da mevcut olan bileşenler enjekte edildiğinde yağ hücreleri­nin büyümediği keşfedilmiştir­­. Aynı zaman­da zerdeçal yağ sindirimi­ni kolay hale getirir­­. Metabolizma hızlandırıcı etki­yi bulunur­. Antioksidan etki­yi ile karaciğer detoksifikasyonu sağlar­.

Zerdeçal nasıl tüketilir? Daha hızlı bir metabolizma için zerdeçal toz hali­ni çorbalar­da kullana­bilirsiniz­. Zerdeçal kök şeklinde; zencefil, tarçın, limon ile beraber hazırlana­bilir­­. Günlük toz olarak tavsiye edilen  tüketim miktarı 2* 2,5 gr‘dır­­.

Biberiye Çayı İle Kilo Verin

Biberiye Çayı İle Kilo Verin

E vitamini, Flavanoidler ve kafeik asit içerdiğin­den  antioksidan aktivite gösteren  biberiye bitkisi, bağırsaklar­dan yağların emilmesi­ni azaltarak kilo almayı engeller­. Bununla birlik­te karaciğer yağlanmasını önleyebileceği de bildirilmektedir­­. Öte yan­dan antiviral ve antibiyotik etki ortaya koyar­. İçerdiği özel bileşenler ve vitaminler yardımıy­la bağışıklık sistemi­ni de güç vermekte­dir­­.

Biberiyenin tüketimi: Zeytinyağlı yemeklerin içerisine ve et yemeklerine taze biberiye ekleyebilirsiniz­. Kurutulmuş hali­ni ise çay olarak tüketin­. 1 büyük fincan çay için; 2 çay kaşığı biberiye kullanın ve 10 dakika demle­yerek için­. Yemeklerden  sonra sadece 1 bardak için ve günde 2 fincan­dan daha fazla tüketmeyiniz­.

Liposuction Neden Yapılır?

Liposuction Neden Yapılır?
İstediğiniz kadar diyet yaparsanız yapın bazı zamanlar dilemiş olduğunuz bedene kavuşmanız olanaklı olmaz­. Bölgesel yağlanmalar ya da vücudun alt*üst bölgesindeki normaldışı farklılıklar vücudun yapısını bozarak olma­sı gereken­den  farklı bir görünüm ortaya çıkmakta­dır­­.  Bu da sizi olumsıuz şekil­de etkileyecektir­­.

Liposuction tedavisi
Uygulamış olduğunuz diyetler tesirli olmuyorsa ve kısa süreçte kilo vermeniz gerekiyorsa eğer liposuction uygulamasına sizler de başvura­bilirsiniz­. Bu konuda aklınıza takılanları alanın­da uzman bir kişiyle görüşerek aldığınız cevaplara göre seçiminizi yapa­bilirsiniz­.

Liposuction uygulaması­nın kalıcı olmadığını etrafınızdan duya­bilirsiniz­. Bu bilgi kulaktan dolma bilgilerden  bir tanesidir­­. Zira bu uygulamada asıl olan yapılmakta olan alandaki hücrelerin kalıcı olarak yok edilişi işlemidir­­. Bun­dan ötürü de liposuction uygulamasın­dan sonra yediklerinize dikkat ederseniz eğer uygulamanın devamlılığını sağlamış olursunuz­.

Eğer cildinizdeki sarkmalardan ve fazla kilolarınız­dan şikayet ediyorsanız liposuction tedavisi yalnız başına kafi olmayacaktır­­. Liposuction uygulamasına ilaveten  sarkan bölgelerin derisi­nin toparlanma­sı için bir de ameliyat gerekiyor­.

Liposuction tam anlamıyla nedir?
Liposuction halk arasın­da genel olarak yağ aldır­ma işlemi olarak bilinir­­. Bu uygulamadaki asıl hadi­se yağlanmış bölgelerdeki aşırı hücre sayısını kalıcı olarak yok edip o alandaki hücre sayısını normale en  yakın hale getirmektir­­.

ALS'nin Belirtileri Nelerdir?

ALS Belirtileri Nelerdir?

Als hastalığı­nın belirtileri başka hastalıklara göre birazcık farklı­. Çün­kü her hata için aynı belirtiyi görmek olanaklı olmaz­. Öncelikli ve en  bilinen  belirtileri genel olarak kol ve ayaklar­da güçten  düşme hissi­. Elinize bir eşyayı aldığınız zaman artık tutamadığınızı farkediyorsanız bir doktora gözükmenizde fayda var­.

Bazı hastalar­da ilk belirtiler konuşma güçlüğü çekme ile oluşuyor­. Aynı şekil­de kollar­da ve kaslar­da seyrelme olması, ağrılar ve kramplar da başka belirtiler arasında­. Als hastalığı­nın diğer bir belirtisi ise kontrol edilemeyen gülmeler ve ağlamalardır­­.

Als, ilk defa 1869 senesinde görülmüştü­. Als hastalığı kadınlara nazaran erkekler­de çok daha fazla görülmekte­. Ortalama olarak başlangıç yaşı ise 55­. Lakin bu daha erken  veya daha geç de ola­bilir­­. Als hastalığı kalıt­sal olabilmekte­dir­­. ALS hastası olan bir aileniz var ­ise kalıt­sal durum söz konusu­. Als hastalığı bulaşmaz­.

Vücudumuzda kaslar­da motor sinir denilen  2 grup bulunmaktadır­­.  Biz hareket ettiğimizde birinci grup omuriliğe ulaştırır­­. ikinci grup ise kasılışı sağlar­. Eğer burada bozulma olursa istemli kas kasılışı da zarar görmüş olur ve doğal olarak kontrol kabiliye­ti kaybolmaktadır­­.  Teşhis edilişi için tetkiklerin yapılışı gerekmekte­dir­­. Als hastalığı ile yaşam genel olarak 4-5 sene denilse de 10 yıldan fazla Als ile yaşayan hastalar da var­. İyi bir destek ve tedavi ile bu 20 seneye kadar çıkartıla­bilir­­.

Als hastalığı­nın henüz kesinleşmiş bir tedavisi bulun­maz­. İlaç tedavisinde daha etkin metod­lar ise hala araştırılmaktadır­­.  Hastanın daha ba­sit bir yaşam sürdürülüşü ve rehabilitasyon görme­si de yine olumlu yönde etkilemektedir­­.

4 Aralık 2014 Perşembe

Yalancı Gebelik Nasıl Olur?

Yalancı Gebelik Nasıl Olur?

Yalancı gebelik yaşayan kişilerin, biyolojik olarak hamile olmamalarına rağmen  karın bölgeleri şişiyor, göğüsleri büyüyor, gebelik lekeleri oluşuyor, mideleri bulanıyor ve hat­ta adet görmeleri bile kesiliyor­.

Çok fazla çocuk isteyen  kadınlar­da görülebilen  "yalancı gebelik" ile ilgi­li bilgiler veren  Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op­. Dr­. Serhat Partalcı, yalancı gebelik yaşayan bir kadın­da görülmekte olan belirtilerin bir doktoru bile yanıltabilecek kadar gerçek gebeliğe benzeyebileceği­ni vurguluyor­. Op­. Dr­. Partalcı, karnı­nın şişmesiyle beraber dokuz ay süre ile kendisi­ni hamile sanan ve 9 aylık gebe görünümünde olan kadınlar olabildiği­ni belirtiyor­.

Ruhun bedeni şekillendirebilen  etkisi­nin yalancı gebelik ile görülebildiği­ni söyleyen  Op­. Dr­. Serhat Partalcı, bu problemin ortaya çıkı­şına katkıda mevcut olan psikolojik süreçlerin önemine değiniyor­. Op­. Dr­. Partalcı, yalancı gebeliğin hastalıklı bir şekil­de hamile kalmayı istemek veya gebe kalmaktan korkmak, cinsiyete ilişkin çelişkili duygular yaşamak, tüplerin bağlanması, rahmin ameliyat ile alınma­sı gibi ağır üzüntülerin yanı sıra hamile olan kişiye çevresi­nin gösterdiği ilgi ve özen  sebebiyle de oluşabildiğine dikkat çekiyor­. Partalcı, yalancı gebelik vakaların­da kişi­nin hamile olduğunu düşünerek doktora başvurması­nın da sıkça rastlandığına değiniyor­.

Yalancı Gebelik Durumun­da Ne Yapılışı Gerekir?

Op­. Dr­. Serhat Partalcı'nın vermiş olduğu bilgilere göre, yalancı gebeliğin tedavisinde jinekolog ve psikiyatristin uyumlu çalışma­sı ile iyi neticeler el­de edilebiliyor­. Negatif çıkan gebelik testi­nin sonuçları­nın hastaya dikkatli bir şekil­de ve sevecen  bir şekil­de aktarılışı gerekmekte­dir­­. Bununla birlik­te olayın esasın­da yatan sorunlu psikolojik fonksiyon bozukluğunu tedavi etmek amacı ile destekleyici psikoterapi uygulanmasını tavsiye ediliyor­. Negatif test sonuçlarına rağmen  yalancı gebelik durumu süren  hastalar­da psikolojik izlem ve gerekirse antipsikotik ilaç kullanılışı olumlu neticeler veriyor­.

Gebelikte Bayılma Hissi

Gebelikte Bayılma Hissi

Gebelik süreci boyunca vücut yapısın­da farklılıklar meydana gelir, kalp daha fazla kan pompalar­. Damarlar genişler ve kan akışı artmakta­dır­­.  Bu sebeple gebe olan kadınlar genel­de bayılma hissine kapılırlar­. Tansiyon düşüklüğüne gebeliğin ilk 3 ayın­da ve son 3 ayın­da daha çok rastlanır­­. Bunun dışında;

Oturduğu veya yattığı yerden  ansı­zın kalkıyor ise,
Kusma ve mide bulantısın­dan ötürü iyi beslenemiyor ise,
Bilhassa havalar sıcaksa ve fazla sıvı kaybı yaşandı ise,
Kanama varsa,

Tansiyonun düşmesine neden  olabilecek ne­denlerdir­­.

Peki hamilelikte bayılma hissine karşı neler yapılmalıdır?

İlk 3 aydan sonra yatış pozisyonuna dikkat edilmeli, sırt üstü ve sağ tarafa yatmak bayılmaya zemin hazırlaya­bilir bu sebeple sola yatmaya özen  gösterilmeli.
Bol sıvı tüketerek vücut susuz bırakılmamalı.
Ayakta uzun süre kalmamaya özen  gösterilmeli.
Bayılma hissi gelince hemen  oturmalı veya sol tarafa uzanılıp bacaklar havaya kaldırılmalıdır­­.
Bayılan hamileyi sırt üstü yatırmak tehlikelidir!
Oturulan veya yatılan yerden  ansı­zın kalkılmamalı, sırt üstü uzanma pozisyonun dan evvel yan dönerek kalkılmalıdır­­.
Uzun süre aç kalmamaya dikkat edilmelidir­­.
Bayılma şikayetleri genel­de ve tehlikeli bir şekil­de yaşanıyorsa doktora başvurulmalıdır­­.

Gebelikte Mide Yanması İçin Neler Yapılabilir?

Gebelikte Mide Yanması İçin Neler Yapılabilir?

Gebelik hormonu progesteron mide üstün­de de sakinleştirici etki yapmış olduğu için mide ağzındaki "subap" hayli gevşer­.Bun­dan ötürü ara sırada olsa , mide borusuna birazcık mide asidi kaçar­. Mide ekşimesi, mide yanma­sı olmakta­dır­­.  Cenin büyüdükçe, mideye baskısı daha da artmakta­dır­­.  Bunun sonu­cu olarak asit kaçışı daha da kolaylaşır­­. Genel­de günde üç büyük öğün yerine beş küçük öğün uygulamasına geçmek işe yarar­. Mide asidine karşı bunun yanı sıra aşağıdakiler de faydalı olmakta­dır­­.  Mide yanmasına iyi gelen  uygulamalar şunlardır:

> Bol baharatlı ve kızartılmış yiyeceklerden  uzak duru­nuz­. Salam, sucuk gibi tam pişmemiş baharatlı etler yenilmemelidir­­.
> Hiç bir zaman bir oturuşta fazla yemeyin­.
> Yediğiniz her şey ne çok sıcak, ne de çok soğuk olmalıdır­­.
> Yemekleri yavaş ve oldukça iyi çiğneyin­.
> Mide ekşime­si daha çok geceleri huzur­suz ediyorsa, mide asidi kaçmasını önle­mek amacı ile bedenini­zin yatış pozisyonunu yükseltiniz­.
> Giysileriniz bilhassa iç çamaşırlarınız karnınızı sıkmamalı­.
> Geç saatler­de yemek yenme­melidir­­. Yatmadan 2 ila 3 saat önce yemek işlemi sona erdirilmelidir­­.
> Ilık süt mide yanma­sı şikayetinize iyi gele­bilir­­.
> Kahve ve çikolata mide yanma­sı şikayeti­ni arttıra­bilir­­.
> Sigara, alkol kullanılmama­sı gerekir­­.

1 Aralık 2014 Pazartesi

Defne Sabununun Faydaları

Defne Sabununun Faydaları

Mikrop öldürücü özelliğe sahip olan "defne sabunu" mantar ve egzama rahatsızlıklarına yakalanma riski­ni azaltarak vücudu hastalıklar­dan koruyor­. İlaç yapımın­da ve cilt bakımın­da da kullanılan defne sabunu, derideki gözenekleri temizleyerek kuru cil­de parlaklık ve yumuşaklık veriyor­. Defne sabunu içerisindeki "klorofil" yardımıy­la kurudukça rengi birazcık daha açılıyor­.

Eğitimi­ni bitkiler üstün­de incelemeler ve fermantasyonlar yaparak tamamlayan Herbalist Ömer Faruk Büyükkonuk ise kendine ait mütevazı dükkanın­da şifalı bitkiler satarak insanlara faydalı olmaya çalışıyor­. 15 yıldan bugüne şifalı bitkiler sattığını belirten  Büyükkonuk, “Defne sabunu en  çok sattığımız ürünler arasın­da yer alıyor­. Defne sabunu bilhassa Hatay’da yetişen  defne ağacı­nın yaprakların­dan ve beraberinde zeytinyağı­nın katılımıyla üretilen  bir sabundur­. Halkımız genel­de defne sabununu saç dökülmesini, yağlanmasını ve kaşıntısı­nın önüne geçmek amacı ile kullanıyor”dedi­.

Defne sabununun cil­de faydalı olduğunu dile getiren  Büyükkonuk, “Defne sabunu satışlarımız güzel­. Halkımız büyük ilgi gösteriyor­. Defne sabununun faydasını gören  insanlar başka sabunu tercih etmiyor­. Defne sabunu saç dökülmesi­ni engelliyor­. Bitkisel ürünler­de kimyasal madde olmadığın­dan saçta kepeklenme ve dökülme olmuyor” diye konuştu­.

Parafili Nedir?

Parafili Nedir?

Parafili normalde cinsel olarak uyarıcı objelerin haricinde normalde cinsel istek uyandırmayacak objelere karşı, yoğun bir şekilde fantezi ve anormal arzular içerisinde devamlı bulunma durumudur. "Para" Latince'de sapkın anlamına, "filo" da aşk manasına gelmektedir. Sapkın şeylere aşık olma, saplantı geliştirme halidir.

Bu durumda cinselliği arttıran normal değil normaldışı canlı veya cansız nesnelerdir­­. Kişi sadece bunların var oluşun­da cinsellik yaşaya­bilir­­. Bu durum kişi­nin yaşama­sı lazım olan normal cinselliği bozar. Normaldışı bir gelişim halidir ve mutlak suretle tedavi gerektirir­­.

30 Kasım 2014 Pazar

Behçet Hastalığı Nedir?

Behçet Hastalığı Nedir?

İlk defa 1937 senesinde Türk dermatoloji profesörü Dr­. Hulusi Behçet'in tanımladığı Behçet hastalığı, ağızda ve cinsel bölgeler­de yaralara (aft, ülser) ve gözde iltihaba sebep olan kronik bir rahatsızlıktır­­. Bazı hastalar­da artrite (eklem iltihabı), damar iltihabı ve tıkanmalarına sindirim kanalında, beyin ve omurilikte inflamasyona da neden  olur­. Burada `iltihap` kelimesiyle anlatılmak istenen, "mikropsuz" bir iltihaptır­­.

Behçet hastalığı her hastada farklı bir tablo çizer­. Behçet hastalığı'nın en  fazla bulgusu, dudak içlerinde, yanaklar­da ve dil­de görülebilen  ağrılı ülserdir­­. Hemen  hemen  her hastada görülmekte­dir­­. Ağızdaki ülserler ortalama olarak 7* 10 günde geçer, fakat bir müddet sonra yenileri çıkmakta­dır­­.  Ağızdaki ülserler iyileşince yerinde iz bırakmazlar­. Bazı hastalar­da hastalık hafif seyreder ve sadece ağızda ve cinsel alan­da ülserler bulunmaktadır­­.  Cinsel alan­da ülserler erkekler­de torbalar­da (skrotumda), kadınlar­da cinsel organın dudakların­da yerleşirler­. Cinsel alandaki ülserlerin ağızdaki ülserlerden  en  mü­him farkları iyileştiklerinde yerinde iz bırakmaları ve daha ağrılı olmalarıdır­­.

Behçet Hastalığı Nedir?
Göz ve damar tutuluşu erkekler­de daha sık ve ağır seyirlidir­­. Göz tutuluşu, tedavi edilmediği takdir­de görmede azalmaya ve hat­ta geri dönüşümü olmayan körlüğe neden  ola­bilir­­. Göz tutuluşu erken  süreçte sessiz ola­bilirse de, ağrı, gözde kanlanma ve bulanık görme mü­him bulgulardır­­.  Yurdumuz­da her 10 Behçet hastası­nın 4 ila 5'inde göz tutulması bulunur­. Yakınma­sı olsun olmasın, Behçet hastası olanların göz hekimi tarafı ile düzenli göz kontrolleri­nin yapılışı gerekiyor­. Behçet Hastalığı'n­da her boydaki toplardamar ve atar damar tutuluşu görüle­bilmektedir­­. Bilhassa toplardamarlar­da pıhtılaşma deformiteleri (bozuklukları) görülmekte­dir­­. Genç bir erkek iseniz ve bacaklardaki toplardamarlar­da yineleyen  pıhtılaşmalar oluyorsa, mutlak suretle Behçet Hastalığı”nın araştırılışı için bir romatoloji doktoruna başvurunuz­. Eğer bir Behçet hastası iseniz, bacak damarların­da pıhtılaşma olsun olmasın, kanlı balgam yakınmanız var ­ise zaman geçirmeksi­zin doktorunuza başvurmanız gerekiyor­.

Behçet hastaların­da akne diye bilinen  iltihaplı sivilciler görülmekte­dir­­. İltihaplı sivilceler sırt, omuz, kol ve bacak gibi esasın­da akne görmeye alışık olmadığımız yerler­de görülmekte­dir­­. Genellik­le bir­takım vakalar­da bacaklar­da değişik büyüklükte ağrılı, sert kızarıklıklar (eritema nodozum benzeri lezyonlar), bir­takım vakalar­da kol ve bacağın yüzeyel damarların­da şerit biçimin­de ağrılı kızarıklıklar ve bir­takım erkek vakalar­da testislerde ağrılı şişlik ola­bilir­­.

Diz, ayak bileği ve bir­takım vakalar­da bütün eklemler­de ağrı ve şişlik gelişebilir­­. Fakat genel­de eklemleri tahrip etmez­. Behçet Hastalığı beyin dokusun­da zararlanma ve menenjite neden  ola­bilir (beyni saran zarların iltihaplanması)­. Beyin tutuluşu baş ağrısı, çift görme, konuşma bozuklukları, dil­de peltekleşme, sağ ya da sol vücut yarısın­da güçten  düşme gibi şikayetler yapa­bilir­­. Behçet Hastalığı’n­da bağırsaklar da hastalana­bilir; fakat ülkemizde oldukça nadirdir­­.

Şiddetli bulgular genel olarak ilk belirtiler başladıktan aylar, hat­ta yıllar sonra ortaya çıkarlar­. Bulgular uzun bir müddet devam edebileceği gibi, bir kaç haftada da geçebilmektedir­­. Karakteristik olarak, bulgular görülür, kaybolur ve tekrar ortaya çıkarlar (alevlenme dönemleri)­.

Yumurtalık Yaşlanmasının Nedenleri

Yumurtalık Yaşlanması Neden Olur?

Yumurtalık yaşlanma­sı her kadı­nın başına gelecek doğal bir evredir­­. Yumurtalık yaşlanmasın­da en  belirleyici faktör yaştır­­. Doğa kadına birazcık acımasız davranır ve yaşlanmayla beraber gebelik olasılı­ğı azalmakta­dır­­.  İnsan­da hayat­ta kalım süresi yıllarla beraber arttı­. Lakin menopoz yaşı değişmedi­.

Evrimsel açıdan da bakıldığın­da da menopoz ortalama olarak hep 50 yaş dolayın­da seyretti­. Yüzyıl, iki yüzyıl önce­leri ortalama olarak yaşam süresi 50 ila 55 yaş dolayın­da olduğun­dan kadınlar­da menopozdan sonra çağa fazlaca rastlanmıyordu­. Fakat günümüzde yaşam süresi artmış olduğu için kadınlar ömürleri­nin büyük bir bölümünü menopozdan sonra süreçte geçiriyor­. Kadınlar­da menopoz yaşı­nın sabit kalma­sı doğurganlık yaşı­nın da sabit kalmasına neden  olmakta­dır­­.

Kadın hamile kalma potansiyeli­ni 35 40 yaşların­da yavaşça kaybetmeye başlamaktadır­­.  Bu durum 40 yaş sonra­sı yumurta sayısın­da artan azalmayla da beraber yükselişe geçer­. Dolayısıyla yumurtalık yaşlanma­sı doğal ve kendi kendi­ne olan bir evredir­­.

Yumurtalık Yaşlanması Olanlar Nelere Dikkat Etmelidir?

Yumurtalık Yaşlanması Olanlar Nelere Dikkat Etmelidir?

Yumurtalık yaşlanma­sı süreci boyunca dikkat edilişi gerekenlere gelme den  evvel esasın­da bu konu ile ilgi­li en  mü­him nokta yumurtalık yaşlanması­nın saptanmasıdir­­. Bun­dan dolayı kadınlar­da yıllık jinekolojik muayenelerin ihmal edilmeme­si yumurtalık yaşlanma­sı sürecindeki ilk adımdır­­.  Yumurtalık yaşlanması­nın hiç bir belirtisi ya da bulgusu bulun­maz­. Lakin jinekologlar rutin kontrol esnasın­da yumurtalık yaşlanmasını rahatlıkla anlaya­bilirler­.

Yumurtalık yaşlanma­sı tespit edilip daha son­ra tedavi olarak yapılabilecek hiç bir şey yok diyebiliriz­. Yumurtalık yaşlanma­sı hususun­da yapılabilecek yegane şey zaman yönetimidir­­. Yumurtalık yaşlanma­sı tanısı konulduktan ve yumurtalık kapasitesi­nin azaldığını belirleyip daha son­rasında bu kişiye doktor tarafı ile gebelik için vakti­ni iyi değerlendirme­si önerile­bilir­. Böylelikle hamile kalmak amacıyla sahip olunan sınırlı zaman daha verimli kullanıla­bilir­­.

Yumurtalık Yaşlanması Nedir?

Yumurtalık Yaşlanması

Kadınlar­da yumurtalıklarda bulunan yumurtaların sayı ve kalite olarak azalışı­na yumurtalık yaşlanma­sı demek­teyiz­. Yumurtalık yaşlanma­sı ile ilgi­li öğrenilmek istenen  birçok soru var­. İlk olarak yumurtalık yaşlanma­sı doğal bir evredir­­. Her kız çocuğu anne karnın­dan ba­riz bir yumurta havuzuyla doğar, yıllar geçtikçe sahip olunan yumurta sayısı yavaşça azalmaya başlar ve menopozla beraber yumurtalar ve doğurganlık bütünüy­le biter­. Bu süreci önleyebilmenin bir yolu yok­tur­. Lakin yumurtalık yaşlanması­nın erken  ya da geç görülmesi­ni etkisi altına alan bir­takım etkenler mevcuttur­. Bunların başın­da kalıt­sal etkenler geliyor­. Genetik etkenler hari­cinde sigara tüketilme­si de yumurtalara toksik etki yaptığın­dan yumurta sayısını etkisi altına alan faktörlerden  biri olarak görülmekte­dir­­. Yumurtalık yaşlanmasın­da menopozda görülmekte olan ateş basma­sı ya da adet düzeni­nin bozuluşu gibi belirtiler görülmediği için yıllık jinekolojik muayeneler büyük ehemmiyet taşımakta­dır­­.  Bunun yardımıy­la en  azın­dan zaman planlanma­sı yapıla­bilir­­. Ve yaşlanma başlamışsa hastalar acele etmeleri hususun­da uyarıla­bilir­­. Yumurtalık yaşlanma­sı hususun­da daha detaylı bilgi kazanmak istiyor iseniz ve yumurtalık yaşlanma­sı neden  olur, yumurtalık yaşlanma­sı olan kadın hamile kala­bilir mi, yumurtalık yaşlanma­sı hususun­da dikkat edilişi gerekenler nelerdir gibi soruların cevabını merak ediyorsanız aşağıdaki konular­da bula­bilirsiniz­.

29 Kasım 2014 Cumartesi

Patates Kızartması Kilo Yapar Mı?

Patates Kızartması Kilo Yapar Mı?

Patates en fazla kızartma olarak yenmektedir. Patatesin kızartma olarak yenmesi içerdiği kalori miktarı arttırdığı gibi sindirimi de son derece güçleştirir. Uzun süre beklemiş, yeşillenmeye başlamış patateslerin tüketilmeme­si gerekmekte­dir­­. Patatesin bir çok yemeği vardır fakat kızartma patatesten yapılan yemekler içinde en fazla kalori verenlerin başında gelir. Kilo sorunu yaşayanlar mümkünse kızartmamalı, kızartma olarak yemek isterlerse de bunu arada birle kısıtlı tutmak, çok az yağ ile kızartmak ve porsiyonlarını oldukça küçük tutmak şartıyla yapabilirler. Kızartmada fazla yağ kullanılışı bilhassa diyet yapanlar için tercih edilmeyen  durum oluşturur­. Her ne kadar güzel olmasını istediysek de bir türlü yapamadığımız çıtır kızartmalar için dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır; Yumuşamış, rengi bozulmuş patateslerin kullanı­mı tercih edilmemelidir­­. İnce olarak kesilmiş patates dilimleri tuzlu su koyulmuş kase içerisinde buzdolabın­da 1 saat kadar bekletilmelidir. Daha sonra kızarmaya hazır duru­ma gelecektir­­. Kızartma tavasındaki yağı kızdırırken yağ yanmadan ve dumanı çıkmaya başlamadan patatesler içerisine atılmalıdır­­.  Fazla karıştırmadan pişirilmeli ocaktan aldıktan sonra tuzun alınması gerekiyor­. Patatesin sağlık deposu olduğu gerçeği unutulmamalıdır­­.  Değişik tariflerle kullanarak yaz ve kış severek tüketebiliriz­.

Patates kızartma­sı kaç kalori : 428 kalori
1 Adet Patates (Kabuklu) Kaç Kalori: 142 kcal
1 Porsiyon (orta) Patates Püresi Kaç Kalori: 490 kalori

Kilo sorunu yaşayanların tüketme­si önerilmeyen  yiyecek maddelerindendir­­. Kilo sorunu yaşayanların aldıkları enerji miktarına dikkat etme­si yapılması lazım olan mü­him gerekliliktir­­.

28 Kasım 2014 Cuma

Şişmanlık Hastalık Mıdır?

Şişmanlık Hastalık Mıdır?

Bu problemin cevabı basit bir dille evet­. Eskiden  zengin toplulukların sorunu olan şişmanlık artık geli­şen  toplumların­da sorun olarak önümü­ze çıkar­. Ülkemiz­de de gerek çocukluk gerekse yetişkin süreci boyunca şişmanlık artık toplum sağlığını tehdit etmekte olan ve mutlak suretle ted­bir alınma­sı lazım olan bir rahatsızlıktır­­. Kullanılan ilaçlar, işgücü kaybı ve tedavi gider­leri­ni de düşünecek olursanız hem kişisel hem de ülke ekonomisi için büyük bir olumsuz etkendir­­.

Yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da bireyleri menfi şekil­de etkilediği ve de tür 2 diyabet,kalp rahatsızlıkları,hipertansiyon,kan lipit tablosu bozukluklarına yol açtığı için toplum sağlığını tehdit etmekte olan mü­him bir hastalık olarak tanımlaya­biliriz­.

Şişmanları zayıflatarak hangi sağlık risklerin­den  uzaklaşıla­bilir?

Genel­de erişkinler­de görülmekte olan fakat son zamanlar­da çocuklar­da da artış eğilimi gösteren  Tip 2 diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, kalp rahatsızlıkları ve de bunlar­dan kaynaklı bir şekil­de felç veya böbrek bozukluklarına rastlanıla­bilir­­. Obezlik+insülin direnci veya diyabet+yüksek kolesterol+yüksek tansiyona Metabolik sendrom veya sendrom X demek­teyiz­. Zayıfla­mak suretiyle bütün bu sağlık risklerin­den  uzaklaşa­bilirler­.

İnatçı Kilolar Nasıl Verilir?

İnatçı Kilolar Nasıl Verilir?

İnatçı kiloların­dan şikayet edenler­de hormonsal ya da kalıt­sal bir sorun olmadı­ğı saptanmalıdır­­.  Eğer var ­ise bu yönde tedaviye geçilir­­. Lakin böyle hastaların oranı çok azdır­­.  İnatçı kilodan şikayet edenler genel olarak hareket azlığı ya da uygun olmayan diyetle beslenen  kişilerdir­­. Günde en  az bir saat hızlı hızlı yürüme, hafif koşu, ip atlama, merdiven  çıkıp inme gibi hafif ve orta şiddette egzersiz öneriyoruz­. Bunun dışın­daistedikleri sporları da yapa­bilirler­. Öğün atlamamaları gerekir­­. Az ve sık yani 6 öğün beslenmeliler­. Midede sürekli tokluk duygusu olmalı ve öğün miktarlarını azaltarak mide hacmi­ni küçültmeliler­. Evde salatalık, marul gibi yeşillikler olmalı ve acıktıkça kalori değerleri çok düşük olan bu besinler tüketilmelidir­­. Televizyon karşısın­da geçirilmiş olan zaman azaltılmalıdır­­.  Bu durum televizyon ve yiyecek öncelik­le de kilo aldırıcı cips,kuruyemiş,şekerli besinler biçimin­de gözlenmektedir­­. Amerikan Pediatri Akademisi, ebeveynlerin; çocukların ve gençlerin televizyon ve bilgisayar başında oturma süresi­ni günlük en  çok 2 saatle sınırlamasını tavsiye etti­. Bu süre direkt eğitim amacı ­ile olma­mak kaydıyla internet başın­da geçirilmiş olan zamanı da kapsamalıdır­­.  İngiltere'de televizyonun en  fazla seyredildiği primetime diliminde özendiren ve kilo aldırıcı yiyeceklerin reklamları konulmaz.

Porsiyon büyüklüğü genişleyen  bel ölçümüzün ölçümüzün sorumluların­dan bir başkasıdır­. Günümüzde besinler oranla ucuz olduğun­dan restoran ve lokantalar daha yüksek fiyat etiketi koymadan daha büyük porsiyonlar da sunabilmektedirler­. Bizler­de paramı­zın karşılığını almamız gerektiği­ni düşünüyoruz­. 1950'ler­de gazozlar 24 ml'lik şişeler­de iken  şimdi 33,50 ml'lik şişe ya da bardaklar­da sunuluyor­. Büyük şişe ya da kutulu içecekler sadece şekerden  500 kalori sağlaya­bilir­­.

Günümüzde pek çok anne ve baba çalışıyor­. Bebeklerin ve çocukların yuva ve okulda, ebeveyn denetimi olmadan vakit geçirmeleri gibi bir durum mevzu­bahis olmakta­dır­­.  Yuva ve okul yemekleri mutlak suretle kontrol edilmeli ve okul kantinleri­nin fast food yönün­den  takipleri yapılmalıdır­­.  Okullar­da beden  eğitimi faaliyet ve dersleri özendirilmelidir­­.

27 Kasım 2014 Perşembe

Çocuklarda Boy Kısalığı

Çocuklar­da Boy Kısalığı

Büyüme, yani normal bir boya sahip olma sağlıklı olmanın en  mü­him kriterlerin­den  bir tanesidir­­. Normal büyümekte olan çocuk sağlıklı çocuktur­. Büyüme geriliği, beslenme bozuklukları, hormonal sebep­ler, ailevi sebep­ler, kronik hastalıklar gibi değişik ne­denlere bağlı meydana gele­bilir­­. Bu yazıda büyüme hormonu ve tiroit hormonu eksikliği, ailevi boy kısalığın­dan bahsedilecektir­­.

Bir çocuğun boyunun normal olduğu nasıl anlaşılır? Hangi yaşta olursa olsun, boy uzunluğunun değerlendirilişin­de kullanılan ölçü, o andaki boyun hangi büyüme eğri diliminde olduğu ve büyüme hızıdır­­.  Kısa boy, çıplak ayakla ölçülen  boyun, o yaş ve cinse göre normal büyüme eğrileri­nin alt sınırların­da (10 persentil altı) olmasıdır­­.  Yıllık boy artımı­nın yaşa göre normalden  daha düşük olma­sı durumunda, büyüme hızı yeterli değil olarak değerlendirme yapılmakta­dır­­.  Yıllık büyüme hızı 1 ila 2 yaşlar arasın­da sene içerisinde 12 cm, sonr­dan ise sene içerisinde 5* 6 cm'dir­­. Bir çocuk, ergenlik öncesi sene içerisinde 5 cm'den  az büyüyorsa ya da takip edildiği büyüme eğrilerinde aynı çizgide devam edemiyor ve alt çizgiye düşüyorsa, sorun var manasına gelmektedir­­. Durumunun tetkik edilişi gerekiyor­. Aileler çocukları­nın boyunun uzamadığını giyeceklerin­den  anlarlar­. Burada yapılmakta olan en  büyük hata, anne ve babanın boyunu örnek gösterip,"çocuğunuzun boyu genel­de size yakın olur, zaten  si­zin boyunuz da kısa" diyerek tetkikten  kaçınmaktır­­.

Büyüme hormonu, boy artışını direkt etkisi altına alan hormondur­. Beyinde bulunan hipofiz bezin­den  salgılanır­­. Büyüme hormonu eksikliği ile bir­likte hipofizden  salgılanmakta olan başka hormonlar da eksik ola­bilir­­. Bu durum konjenital olabileceği gibi, beynin doğum esnasın­da ya da sonra­sı zarara uğrama­sı (ikiz gebelik, makat geliş gibi) , şiddetli kafa yaralanması, hastalık nedeniyle beynin hasar görme­si (menenjit gibi), ışın tedavisi ya da tümörler nedeniyle ola­bilir­­. Lakin büyüme hormonu eksikliği­nin en  mü­him sebe­bi idiyopatik dediğimiz, bilinemeyen  sebep­lerdir­­. Belli bir yaşa kadar normal büyümekte olan bir çocukta, boy artışın­da duraklama ya da yavaşlama tespit edilmektedir­­. Çocuk akranların­dan geri kalmaya başlamaktadır­­.  Büyüme hormonu eksikliği olan bir çocuk kısa boyludur, fakat bedeninde orantısızlık bulun­maz­. Bu çocuklar hafif kilolu,yüzleri yaşlarına göre küçük çocuklardır­­.  Büyüme hormonu eksikliği olan çocuklar ergenliğe de geç girerler­. Akranları her sene normal büyüdüğü, fakat büyüme hormonu eksikliği olan çocuklar her sene az büyüdükleri için; ara her sene daha çok açılır­­. Tanı için büyüme hormonu testleri yapılır ve tanı konduktan sonra büyüme hormonu tedavisi yapılmakta­dır­­.

Boy kısalığına sebep olan hormonlar­dan bir diğeri, tiroit hormonudur­. Normal boy artışı için tiroit hormonuna gereksinim bulunur­. Tiroid bezi boynun alt bölümünde mevcut olan ve tiroit hormonlarını salgılayan bir bezdir­­. Tiroid normal boyut­ta olduğu zaman görülmemektedir ve elle hissedilmez­. Büyüdüğü zaman elle hissedilir ve baş normal durumdayken  ya da geriye atıldığın­da görünür duru­ma gelmektedir­­. Bezin vücut­ta bulunan görevi tiroit hormonları üretmek ve bunları kana salgılamaktır­­. Tiroit hormonları olan T3 ve T4 tiroidden  salgılanmaktadır ve TSH olarak isimlendiri­len  hipofizden  salgılanmakta olan hormonla uyarılır­­. TSH, tiroid bezi­ni uyarıp tiroit hormonlarının, yani T3 ve T4'ün salgılanmasına imkan vermekte­dir­­. Tiroit hormonları normal büyüme ve gelişim için gereklidir ve eksikliklerinde boy kısalığı gözlenir­­. Bu durum doğuştan olabileceği gibi, herhangi bir çocukluk yaşın­da da gözlenebilir­­.

Kalıtımın, boy uzamasın­da rolü bulunur­. Kısa boylu çocukların anne* baba ya da başka yakın akrabaları da kısa boyludur­. Bu çocuklar akranların­dan kısa olarak, büyüme eğrileri­nin alt hudutların­da büyürler, fakat bulundukları eğriden  daha alt eğriye düşmezler­. Yapılan hormon incelemelerinde, beslenme hallerinde bir sorun bulun­maz­. Bu çocukların ergenlik dö­neminde boyları uzar ve anne-baba ortalamalarına göre hesaplanan yetişkin boylarına ulaşırlar­. Burada mü­him bir hatırlatma yapmak isterim; 'anne ve babası kısa olan çocukların mutlak suretle kısa boylu olma­sı gerekir', biçimin­de bir inanış yanlıştır­­. Sosyoekonomik şartların ve beslenmenin düzelmesiyle, boylar­da uzama gözlenir­­. Örnek verecek olursak Çinli ve Japon çocuklar artık 50 sene öncesine göre daha uzundur­.

Yurdumuzda akraba evliliği sebebiyle meydana gelen  ve kalıt­sal geçişi olan boy kısalığına sebep olan, iskelet displazisi denilen bir hastalık gurubu bulunur­. Bu hastalık gurubun­da orantısız boy kısalığına rastlanır­­. Bazı zamanlar bacaklar, bazı zamanlar da kollar kısadır­­.  Baş büyük ola­bilir­­. Daha çok karşılaşı­lan tipi akondroplazidir­­. Bu çocuklar­da kandaki büyüme hormon seviyeleri ve salgılanmaları normaldir, fakat kemiklerin büyüme hormonuna cevabı azdır­­.  Bu çocukların boylarını uzatmak amacıyla etkin bir tedavi şekli yoktur fakat bir­takım tedavi şekilleri denenmektedir­­.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Tiroid Hormonlarının Görevleri Nelerdir?

Tiroid Hormonları
Tiroid bezi­nin görevi tiroit hormonlarını yapmak ve kana salgılamaktır­­. Tiroid bezi­nin büyümesine guatr denilir­­. Tiroid bezi boynun ön bölümünde mevcut olan ve tiroit hormonlarını üreten  bezdir­­. Tiroid bezi normal boyut­ta olduğu zaman görülmemektedir ve elle hissedilmez­. Büyüdüğü zaman elle hissedile­bilir ve gözle görüle­bilmektedir­­. Tiroid bezi­nin tümü büyüyebildiği gibi,bazen  küçük bir parçasıda büyüyebilir­­.Bezin küçükbir parçası­nın büyümesine tiroid nodülü denilir­­.Tiroid nodülleri birden  fazla ola­bilir­­.

Tiroid Hormonları­nın Görevleri
Tiroit hormonları büyüme ve gelişme, vücut metabolizmasını düzenleme ve yaşa­mın ilk 3 senesinde beyin gelişimi­ni sağlama gibi çok mü­him görevler üstlenirler­. Hipofiz bezin­den  salgılanmakta olan TSH adını verdiğimiz hormon ile uyarılan tiroid bezi, T3 ve T4 ismi verilen  tiroit hormonlarını salgılar­. Kan­da tiroit hormon düzeyleri­nin azalışına hipotiroidi, artışına ise hipertiroidi denilir­­. Hipotiroidi tiroid bezi­nin az çalışma­sı ve kan­da hormon düzeyleri­nin düşük olmasıdır­­.  Bu duruma genel olarak okul çocukluğu ve ergenlik çağın­da karşılaşı­lan Haşimato hastalığı sebeptir­­. Haşimato hastalığı genel olarak genç kızların hastalığıdır, guatrla seyreder ve hipotiroidiye sebep ola­bilir­­. İyi huylu bir hastalıktır ve katiyyen  ameliyata gerek bulun­maz­.İlaç tedavisi uygulana­bilir­­. Hipotiroidide üşüme,tembellik,halsizlik ,yorgunluk, çalışmada isteksizlik ,çabuk yorulma,uykuya meyil,saç dökülüşü gibi belirtiler ortaya çıkmakta­dır­­.  Hipertiroidi tiroid bezi­nin aşırı çalışma­sı ve fazlaca miktar­da hormonun kana karışmasıdır­­.  Bu durumun en  mü­him sebebi Graves hastalığıdır­­.  Vucudun bağışıklık sisteminde gelişen  bir hata nedeniyle tiroid bezi­nin normal çalışma­sı bozulur, aşırı hormon üretimi olur ve kan­da tiroit hormon düzeyleri yükselir, aynı zaman­da guatr gelişir­­. Çocukta sinirlilik, sıkıntı, terleme, çarpıntı,uykusuzluk,kilo kaybı,aşırı hareketlilik ve ishal görüle­bilmektedir­­.

Guatr nedenleri

Guatr nedenleri nelerdir?

* İyot eksikliği en  mü­him nedendir­­. İyot, tiroit hormonunun yapımı için gereken  çok mü­him bir maddedir­­. Bilhassa deniz mah­sülleri iyot bakımından zengindir­­. Yurdumuz iyot eksikliği bölgesindedir­­. Bun­dan dolayı Sağlık Bakanlığı­nın önerdiği iyotlu tuz kullanımı, kafi iyot alınma­sı bakımın­dan önemlidir­­. İyot alımı yetersiz olursa tiroid bezi­nin çalışma­sı bozulur ve bez büyür­. Yurdumuzda yaklaşık 3 milyon kişi iyot eksikliği bölgelerinde yaşar­. Bun­dan dolayı iyot eksikliği bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edi­lir­­.

* Bazı ilaç ve yiyecek maddeleri: Bunlara guatr yapıcı maddeler denilir­­. Tiroit hormon üretimi­ni azaltırlar ve guatr oluşumuna sebep olurlar­. Bu gıdalara örnek olarak; soya fasulyesi, kara lahana, karnabahar verile­bilir­­.

* Tiroid nodülleri

* Tiroid kanserleri

* Tiroid bezi­nin iltihabi hastalıkları


Guatr'da hormon düzeyleri normal ise, hastada herhangi belirti yok ise tedavi verilmeden  izlenile­bilir­­. Guatr hipotiroidi ile birlikteyse yani kan­da hormon düzeyi düşük bulunmuşsa mutlak suretle tiroit hormon tedavisi verilmelidir­­. Guatr hipertiroidi ile birlikteyse yani hormon düzeyleri yüksekse, tiroit hormon üretimi­ni engelleyen  tedavi yapılışı gerekir­­. Cerrahi tedavi, guatr çok büyük ve solunum güçlüğü yapıyorsa; tıbbi tedavi ile küçülmüyorsa; tıbbi tedavi ile hipertiroidi düzelmiyorsa;tiroid bezinde fazlaca sayıda ve uzun süre devam eden, tedavi ile küçülmeyen  nodüller varsa, tiroid kanseri var ­ise yapılışı gerekir­­.

Diyet Sırasında Oluşan Kabızlık Nasıl Önlenir?

Diyet Sırasında Oluşan Kabızlık Nasıl Önlenir?

Zayıfla­mak amacı ­ile için diyet yapmaya başlayan pek çok insanın yaşadığı problemlerin başın­da değişen  beslenme düzeniyle beraber kabızlık sorunu geliyor­. Peki normal dönemler­de ve diyet yaparken  kabızlık nasıl önlenir­­. Beslenmedeki dengesizlik ve hareket azlığı ile başlayan kabıza ne iyi gelir bilhassa baştan aşağıya yenilenen  yemek içme alışkanlığına adapte olma aşamasın­da neler yenmeli­. Kabızlık neden  olur sorununa bağırsak tembelliği yanıtını vermek doğru olacaktır­­. Bu aşamada bağırsaklarımı­zın çok daha düzenli şekil­de çalışarak işlevleri­ni yerine getirme­si problemin çözülmesinde tesirli olacağın­dan su tüketimi ve yeteri ka­dar posa tüketimine ehemmiyet verilip işe başlanmalıdır­­.

Diyet yaparken  nelere dikkat etmeliyiz, düzenli beslenme bulunmadığı müddet genel sağlık problemleri­nin yanı sıra kişi sindirim sistemi­nin düzenli çalışmama­sı nedeniyle kabız olmakta­dır­­.  Kısaca bağırsak tembelliği olarak isimlendiri­len  problemin aşılışı için pek çok yöntem aşağıda sizler için sıralanmıştır­­. Gün içerisinde ılık su tüketmek pek çok olumlu yönde etki­yi beraberinde getirecektir­­. beraberinde kabıza ne iyi gelir sorusu sorulduğun­da pek çok kişi­nin aklına ilk gelen  sinameki bitkisidir­­. aynı şekil­de rezene ve anason rahatlatıcı etki gösterecektir­­. Dikkat edilişi lazım olan en  mü­him nokta çok uzun süre kullanılan sinameki­nin sorun­ları beraberinde getireceği için uzmanların önerileri doğrultusun­da hareket edilişi gerekmekte­dir­­.

Kabızlık neden  olur, detaylarıyla anladıktan sonra giderilişi lazım olan en  büyük sorun in bağırsaklar­da olduğun­dan bütün çalışma buraya yönlendirilmektedir­­. Keten  tohumu bilhassa salata çeşitleri ile beraber kullanıldığı zaman olumlu neticeler alınmaktadır­­.  Kepekli besinler ve yulafın posa yönün­den  epey zengin olduğu düşünüldüğü zaman problemin çözülmesinde yararlanıla­bilir­­.

Diyet yaparken  kabızlık nasıl önlenir: Kuru incir, kuru erik ve kuru kayısı­nın bağırsak düzenleyici olduğunu herkes biliyor­. Öncelikli olarak sizlere pek bilinemeyen  fakat tesirli bitkisel yöntemleri sizlerle paylaşmaya gayret ediyoruz­. Bitkilerden  bezelye ve semizotu ve benzeri pek çoğunun sofralarımıza eklenme­si büyük oran­da sorunu aşmaya yardımcı olacaktır­­.

Pazarlar­da mevcut olan trabzon hurma­sı ismiyle bilinen  meyve diyet yaparken  neler yenmeli sorusuna verilebilecek oldukça iyi bir yanıttır­­. Diyet yaparken  beslenme uzmanları ve tavsiyesi ile diyetle egzersiz bir biriyle ayrılmaz bütündür­. Spor yapmayan bir kişi­nin sindirim problemleri yaşama­sı kaçınılmaz olacaktır­­.